13 Kasım 2011 Pazar

Vitrindeki Albümler 92: David Lynch- Clown - Crazy Clown Time (Play It Again Sam)


By on 13:35:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 13 Kasım 2011

David Lynch’i film yönetmeni olarak tanıyıp, gerçekle düşü birbirine karıştıran ürpertici filmlerini beğeniyle izleyen biriyim. Albüm yayınlayacağını duyunca mutlaka sıra dışı olacağını tahmin ettiğimden epey meraklandım.

Aslında albüm haberi Lynch’i tanıyanlar için büyük bir sürpriz değildi. Çünkü “Blue Velvet”, “Lost Highway”, “Mullholand Drive” gibi efsane filmlerin yönetmeni, eserlerinde özellikle 1950’li, 60’lı yıllara ait müzikleri duyguları harekete geçirmek amacıyla çarpıcı bir biçimde kullanışıyla ünlü bir isim.

Ayrıca Lynch, bugüne kadar soundtrack albümleri için de çeşitli müzisyenlerle çalıştı; Twin Peaks adlı televizyon dizisi için Angelo Badalamenti ile müzik yaptı. 2007’de “The Air Is on Fire” adlı projesi için ses mühendisi Dean Hurley ile birlikte dark ambient türünde bir albüm yayınladı. 2009’da gitarist Dave Jaurequi’nin anısına o güne kadar birlikte çalıştığı müzisyenlerle yaptığı işleri toplayan bir albüm çıkardı.

En son geçen yıl Danger Mouse ve Sparklehorse’un birlikte yayınladığı “Dark Night of the Soul” albümünde “Star Eyes (I Can’t Catch It)” adlı şarkıda vokali üstlendi.

Ama bütün bunların hepsi, daha çok başka müzisyenlerle yaptığı işbirlikleriydi; “Crazy Clown Time”da prodüktörlüğü yine Dean Hurley ile birlikte yürütmüşler ama tamamı David Lynch tarafından yazılan bir çalışma.

Kanımca, Lynch’in “modern blues” diye tanımladığı 14 şarkılık albümü kategorize etmek olanaklı değil. Elektro-pop’tan rock’a, blues’dan drone’a kadar çok çeşitli türlerin karışımı söz konusu. Lynch’in ev stüdyosunda ortaya çıkan kayıtlar büyük ölçüde elektronik; sert gitarların eşlik ettiği rock’a yakın şarkılar da var, dream pop sınırlarına girenler de.

NPR’ın sitesinde bir okuyucu, albüm için “Pere Ubu + Moby + Tom Waits + Nick Cave = Crazy Clown Time” yorumunda bulunmuş. Tamamen katıldığım bir yorum oldu bu. Tek bir isime benzeterek bu albümü tanımlamak olanaklı değil; ama iki isim de yeterli değil. Ancak kendine özgü bir karışım bu albüm hakkında bir fikir verebilir.

Albümde sadece açılış parçası “Pinky’s Dream”de Yeah Yeah Yeahs grubundan Karen O var; diğerlerinde Lynch’in vocoder ve elektronik efektlerle bozulan sesini duyuyoruz. Pinky adlı birisinin rüyalarını anlatan “Pinky’s Dream”, müzik dünyasında genellikle en beğenilen şarkı oldu. Karen O’nun vokali gerçekten de kusursuz ve tam da şarkının rock ruhunu yansıtıyor.

Ama benim en sevdiğim şarkı, albümle aynı taşıyan 7 dakikalık “Crazy Clown Time”. Bir David Lynch müzik albümü denilince benim ilk düşündüğüm ve duymak istediğim, o muhteşem gariplik. Bu duyguyu bana en iyi veren şarkı oldu bu. Bir evin arka bahçesinde yapılan dehşet verici bir partiyi tiz bir sesle anlatan David Lynch’i dinlemek, belki herkese göre değil ama benim tam beklediğim şey. Her an korkunç bir şey olacakmış gibi bir hissi insanın içine yerleştiren o ürpertiyi sevdim.

Lynch’in modern hayat hakkındaki şarkı sözleri, aslında albümün genelinde çok da karışık değil. Bir şiir gibi okuduğunuzda pek de bütünlüklü ve çarpıcı bir anlamları yok. Ancak asıl etki, elektronik sesler ve çeşitli efektlerle Lynch’in tuhaf vokali birleşince ortaya çıkıyor. Tam o anda İngilizce’ye “Lynchian” sıfatını kazandıran sanatçıya özgü bir işle karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz.

Yine de “Strange and Unpredictable Thinking” adlı şarkıda diş çürümesinden ruhani aydınlanmaya kadar birbiriyle çok ilgisiz konularda yazılmış sözlerin nereye varmak istediğini çıkarsamaya çalışmak yorucu olabilir.

Ama albümün bu yönü de Lynch’e çok uygun. Nasıl onun her filminden “Şimdi bu ne hakkındaydı?” diyerek çıkan çok sayıda insan oluyorsa, bu albümü dinledikten sonra da aynısını söyleyen çok olacak. “Crazy Clown Time”, karanlık, gerilimli, epey garip, oldukça sıra dışı, çok karışık; yani tamamen Lynchvari.





_

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate