30 Temmuz 2011 Cumartesi

Bohem Bir Peri Kızı


By on 12:00:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 30 Temmuz 2011

18. Uluslararası İstanbul Caz Festivali perşembe akşamı soul ve R & B’nin ünlü sesi Joss Stone konseri ile sona erdi. Bu yılki festivalin yeni mekanlarından santralistanbul Kıyı Amfi’de izlediğim ikinci konserdi. Jamie Cullum, dinleyiciye unutulmaz bir gece yaşatmıştı orada. O konserin etkisiyle büyük heyecanla gittim mekana.

Ancak Cullum konserinde olmayan bir kargaşa vardı bu kez. Ayakta durup sahneyi görecek yer bulmakta zorluk yaşadık, güvenlik görevlilerinin neden bir türlü dışarı çıkarmadıklarını anlayamadığım sarhoş bir dinleyicinin yarattığı sorunlara maruz kaldık.

Bu yüzden keyifsiz başlayan geceyi Joss Stone hareketlendirir diyordum ama şarkı listesi ilk kez halka açık konser verdiği bir ülke için çok da isabetli değildi. Henüz birkaç gün önce çıkan “LP1” adlı yeni albümündeki 10 şarkıdan 8’ini seslendirdi Stone. O şarkıları henüz kimse bilmediği için de bunlar çalınırken mekan çok hareketsiz kaldı. Stone’un kendi kurduğu plak şirketinden yayımladığı bu ilk çalışmasında country esintili şarkılar var. Oysa insanlar ondan daha çok soul şarkıları duymaya alıştı. Neyse ki o da bunun farkında ki, arada eski parçalarından da seslendirdi.

Baktı ki dinleyici pek hareketsiz, "Konserlerde dans etmeyen insanları görmekten hoşlanmıyorum" dedi; sonra da sahne önü ayakta ve oturmalı olarak ayrılan dinleyicilere seslenip, herkesi sahne önüne davet etti.

Tül gibi incecik kumaştan yapılmış, boyundan askılı sırtı açık elbisesi, beline kadar uzun saçları ve çıplak ayaklarıyla sahnede bohem bir peri kızı gibiydi Joss Stone. Henüz 25 yaşında, çok enerjik ve bir o kadar da neşeli. Sürekli “Bu çok eğlenceli” deyip, şen kahkahalar attı sahnede. O kadar ki, bir ara yanımdaki arkadaşıma “Sanırım konserde en çok eğlenen o” demekten kendimi alamadım.

Dinleyici ile kurduğu sıcak temas da şaşırtıcı. Kendisine laf atan hemen herkesle karşılıklı diyalog kurup, istek parçaları bile seslendirdi. Bir dinleyici “Less is more”u söylemesini önerince, önceden belirlenen şarkı listesinde olmasa da “Reggae severim” diyerek hemen kabul etti. Müziğe dansıyla eşlik ederken hayranlarının “hem sevimli hem seksi” diye tanımladığı ideal bir görünümdeydi.

Konserin ortasında ezan nedeniyle önceden uyarıldığını söyleyip ara verdi. Kanımca bu çakışma konusunda yapılacak en iyi şeyi İstanbul Modern’de Marianne Faithfull yaptı. Dinleyicilere “Rahatsız olmazsanız devam edeyim” dedi, alkışlarla onay aldı ve kesmedi konseri. Eğer müzikle çok iç içe geçmiyorsa, konser devam etmeli bana göre.

Israrlı alkışlar sonrasında sahneye geri geldiğinde “Onsuz bir hiçim” dediği çayından yudum aldı ve “Could Have Been You” adlı parçayı seslendirdi.

Benim için konserin en güzel anı, sahnede oturup akustik gitar eşliğinde “Landlord”u söylediği an oldu. Sesinin tüm gücü o dakikalarda ortaya çıktı. Boşuna “Beyaz Aretha Franklin” demiyorlar ona; kontralto ile mezzo-soprano arasında rahatlıkla kullanabildiği, devasa bir mekanı bile inletebilecek olağanüstü bir sese sahip.

Bis için sahneye geri döndüğünde elindeki bir buketten çiçekleri tek tek alıp dinleyicilere attı Stone. “Tell Me What We’re Gonna Do Now”ı söylerken sözleri biraz değiştirip “Siz her şeysiniz ama artık gitmem lazım” diyordu.

(Fotoğraflar Emre Mollaoğlu tarafından çekildi.)

-

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate