24 Nisan 2015 Cuma

İSTANBUL'DA NOVA MUZAK MUCİZESİ: ALUK TOLODO + BEN FROST


By on 12:28:00

24.4.2015

Garip bir kent İstanbul... Bir yanda içinde IŞİD gibi vahşi bir örgütün yuvalandığı haberleri geliyor, bir yanda Üsküdar Belediyesi'nin meydana koyduğu Kâbe maketini tavaf edenler çıkıyor; diğer yanda da sadece zulümsüz vegan ürünler satan Vegan Dükkan'da etsiz döner satılmaya başlanırken Ben Frost gibi deneysel müzik yapan sanatçılar kentte konser veriyor. Gericiliğin ve ilerici fikirlerin böylesine iç içe geçtiği enteresan bir kent İstanbul. Avrupa ve Amerika'nın daha uygar kentlerinin deneysel müziğe, ilerici akımlara kucağını açması beklenebilecek bir durum ama günümüzde kültürel ve düşünsel açıdan çağın gerisine doğru hızla yol alan bir ülkede bu çok daha şaşırtıcı. Düşünsenize en büyük meydanındaki kültür merkezi yedi yıldır keyfi bir kapatmaya maruz kalan ve bunun sorgulanamadığı bir kent İstanbul. Tarihten gelen belli bir birikimi var elbette ama o kültürün son 13 yıldır nasıl sıkıştırılıp bastırıldığını hepimiz biliyoruz; burada ayrıca anlatmaya gerek yok...

Bu giriş biraz karamsar gelebilir ama sadece dün akşam Borusan Müzik Evi'ndeki konserden eve dönerken aklımda beliren düşünceleri paylaşmak istedim.

Konsere dönersek... İstanbul'da müzik adına güzel şeyler de oluyor ve bunlardan biri de kesinlikle Borusan Müzik Evi ve Kod Müzik işbirliği ile gerçekleştirilen Nova Muzak serisi. Bohren & der Club of Gore, Earth, Robin Guthrie, Alva Noto ve Blixa Bargeld, Nils Petter Molvaer, Moritz von Oswald Trio, Eivind Aarset ve Jan Bang, Murcof, Keiji Haino, Fennesz, Lillevan, Hauschka gibi son derece ufuk açıcı müzisyen ve grupların hepsini bu sayede canlı dinledik. Zaten listedeki bu isimleri arka arkaya okuyunca bile nasıl sıradışı bir iş başarılmış olduğu anlaşılıyor. Dün akşam bu serinin 16. etkinliğinde Fransız deneysel rock üçlüsü Aluk Tolodo ve deneysel elektronik müzik sahnesinin dahi yeteneklerinden Ben Frost'u dinledik.

Üç müzisyenden oluşan Aluk Tolodo hakkında fazla bir bilgim yoktu ama konserden önce yaptığım araştırmalar sayesinde nasıl bir performans ile karşılaşacağıma dair bir fikrim oluşmuştu. Yeraltı black metal dünyasının önde gelen gruplarından Diamatregon ve Vediog Svaor'un eski üyelerinden oluşan grup, space rock, black metal ve krautrock'ın kaynaşmasından oluşan gürültülü, karanlık ve ritmik tekrarlara dayalı bir müzik yapıyor. Dün akşam da enstrümanlarına ellerini sürdükleri andan itibaren hiç ara vermeden, bir saat boyunca zaman zaman hızlı gitar rifleriyle noise rock'a dönen, sonra doom ambient'a yönelip ardından ritmik yapıyı canlandırarak progresif rock sularına giren, saykedelik etkileşimi yüksek bir set sundular.

Grup çalarken, yılmadan tekrarladıkları, matematiksel bir kurguyla oluşturulan ses örgülerinin ve ritimlerin yarattığı hipnotik etkiye kapılmamak olanaksız. Ancak aynı zamanda uyum kadar uyumsuzluk, aksaklık ve tuhaf ritmik yapılar da barındırıyor müzik. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde çok sert, başına buyruk bir karakteri var; bir reddediş, bildiğini okuma söz konusu. 2012'de yayınladıkları ve kapağında bir yanardağın yer aldığı albüme "Occult Rock" adını vermişler. Bu isimle anılan türle herhangi bir ilgilerinin olmadığını, bu ifadeyle müziklerinin sound açısından, tematik ve estetik olarak yaşadığımız evrendeki gizli güçler ve akıl ile ilişkili olduğunu anlatmak istediklerini söylüyorlar. Yanardağ da simyasal dönüşümün ve primordial titreşimin sembolü olarak görülüyor.

Bütün bunları bilerek grubu dinlediğinizde, gitarların [Matthieu Canaguier (bas gitar), Stantidas Riedacker (gitar)] adeta ayaklarınızın altındaki tabanı sarsıp kulaklarınızda uğultu yaratan titreşimi ve davulcu Antoine Hadjioannou'nun tam anlamıyla gözlerinin dönercesine, gerçekten gözlerinin sadece beyazı görünür hale gelinceye kadar kendinden geçerek çıkardığı mükemmel vuruşları çok daha derinden hissediyorsunuz. Grubun performansından sonra Hilmi Tezgör ile konuşurken, davulu daha fazla duymak istediğini, o nedenle müziğin içine fazla giremediğini söyledi. Ben sanırım tavandan sarkıtılan tek bir büyük ampülün ve yandaki spot ışıkların aydınlattığı sahnede o müziğin içine doğrudan daldım, kapıyı da çalmadım.



Aluk Tolodo'nun performansından sonra, salondaki dinleyici sayısı biraz daha artsa da, Ben Frost gibi bir müzisyeni dinlemeye daha fazla dinleyici geleceğini ummuştum açıkçası. "A U R O R A", 2014'ün en güzel albümlerinden biriydi; en azından sadece bu nedenle bile daha fazla ilgiyi hak ediyor. Borusan Müzik Evi'nde dün tam olarak kaç kişiydik bilemiyorum ama o akşam orada olmak, İstanbul'da yapabileceğimiz en iyi işti bence.

Minimalist, enstrümantal deneysel müziğin bana göre günümüzdeki en yetenekli prodüktörlerinden biri Ben Frost. Film ve sahne performansları için yaptığı müziklerle de besteci yönünün gücünü tartışmasız kanıtladı.

Borusan Müzik Evi'ndeki Ben Frost performansını kelimelere dökebileceğimden, üzerimde yarattığı etkiyi net bir şekilde anlatabileceğimden emin değilim. Aluk Tolodo ile örtüşen yanları vardı; Frost'un endüstriyel gürültüler, elektronik dokular ve gerçek dünyadan seslerle oluşturduğu müziğinde de ciddi bir meydan okuma var, uysal ya da yatıştırıcı değil. Aksine insana duvarları indirtip, önüne geleni yıkabilecek bir direniş gücü veriyor. Karanlığın içinden sıyrılıp her adımda daha derinleşen oluklara dalıyorsunuz ama gücünüz azalmıyor. "The Carpathians" adlı parçada can çekişen bir hayvanın hırlamasını dakikalarca dinlerken vahşi bir dünyada yaşadığınızı duyumsuyor, ürküyor ama yılmıyorsunuz. Bu sözler bir kabusu aklınıza getirmesin; gerçekleri tüm çıplaklığıyla önünüze seren müziğin kurduğu alternatif evrende farklı bir boyuta geçiyorsunuz. Ben Frost'u dinlerken uzaylılar müzik yapsa böyle olabilirdi diye geçirdim içimden. Bu dünyayı ve alternatif evreni olağanüstü bir kurguyla bir araya getirebilen bir müzik...

Aluk Tolodo'nun müziğinde çoğunlukla tekdüze seyreden ruh haliniz Ben Frost'un müziğiyle dalgalanma içine giriyor. Etkisi çok yoğun ve sarsıcı bir dalgalanma bu. Ancak ilginçtir, Ben Frost'un aralıksız yaklaşık 1.5 saat süren seti sonunda yıpranmışlık hissetmiyorsunuz; tersine ruhunuz coşkuyla yüceliyor. Sosyal medyada birinin "uzun süreli depresyonda tehlikeli" diye yazdığını gördüm; bence tam tersine, anlatmaya çalıştığım bu katartik etki nedeniyle o tür bir durumda çok yardımcı olabilir.

Ben Frost dünkü performansında daha çok "A U R O R A"dan kesitler sundu bize. Başlangıçta omzunda asılı duran gitarı sanırım bir ses probleminden dolayı kullanamadı. Sahnede tek başına durup mucizeler yaratan müzisyenlerden biri o da. Çok katmanlı müziği sadece ruhumu bir kıyıdan diğerine savurmakla kalmadı, minimalist teknoya yöneldiği anlarda dans da ettirdi. Sabaha kadar çalsa orada öylece durup ayakta dinlerdim. Bana göre, insanoğlunun deneyimlediği en iyi şeylerden birisi Ben Frost'un müziği... Yılın en güzel konserleri listeme girdi elbette.



(Fotoğraflar bana aittir.)

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate