28 Haziran 2014 Cumartesi

GLASTONBURY 5: Billy Bragg / Arcade Fire


By on 12:55:00

28.06.2014

Glastonbury'de cuma gününü yine bir sahneden diğerine koşuşarak geçirdim ve birçok grup izledim ama onların ayrıntısını yazmak için şu anda yeterli vakit yok. Ancak Billy Bragg'in arkasından Arcade Fire'ı izleyince, ister istemez müziğin gücü ve onu sahneye yansıtma şekli hakkında düşünceler geldi aklıma ve onları paylaşmak istedim.

Billy Bragg, ozan şarkıcı geleneğinin temsilcilerinden birisi ve aynı zamanda İngiltere'de sosyalist düşüncenin önde gelen seslerinden. 35 yılı aşan kariyeri boyunca punk ve folk elementlerini buluşturan müziğiyle her zaman toplumsal ve politik sorunlara değindi. 2013'te SXSW'da da konserine gitmiştim. Bir kilisede  almış eline gitarı, çıkmıştı tek başına sahneye. O zaman yeni albümü "Tooth & Nail" henüz yayınlandığından o albümdeki şarkılara ağırlık vermişti, şarkı aralarında yine konuşmuştu ama dün Glastonbury'nin Left Field sahnesinde verdiği konser çok farklıydı; sanki sosyalistlerin düzenlediği bir toplantıda sahneye çıkmış gibi coşkuluydu Bragg.



Belki de kendi ülkesinde olmanın verdiği rahatlıkla hem esprilerle süsledi konuşmalarını, hem de İngiltere'nin ve dünyanın sorunlarına dair görüşlerini uzun uzun ve büyük bir heyecanla anlattı. O anlattıkça, dinleyicilerin sol elleri havaya yumruk olarak kalktı, sloganlar atıldı. Şarkıları anons etmeden  önce yaptığı konuşmalar, müziğinin değindiği konuları da ortaya seriyordu. "Shirley"den önce toplumda kadınlara uygulanan baskılardan söz edip, erkeklere, 'güç kadını ezmek değildir, eşitliği savunmaktır' dedi. "Evlilik bu toplum için iyi bir şeyse bütün evlilikler iyidir, ister kadınla erkek arasında olsun, isterse aynı cinsler arasında olsun" deyince de büyük alkış aldı.



Bugün içinde bulunduğumuz dünyada emekçilerin giderek azalan ücretlerle yaşamaya zorlandığını anlatıp, şirketlere karşı verilecek mücadelede örgütlü olmanın öneminin altını çizdikten sonra "There Is a Power in Union"ı çaldı. Onu dinleyenlerin şarkılarının sözlerini ezbere biliyor olması, dev bir koro yarattı mekanda. Orta yaşlılar, gençler ve anne babalarıyla gelen çocuklar vardı kitlenin içinde ve herkes Bragg'in ağzından çıkan hiçbir kelimeyi kaçırmamak için pür dikkat onu dinliyordu. Dikkat ettim; konser boyunca kimse yanındakiyle özel konuşmalar yapmadı, o salonda dinlenen tek kişi Billy Bragg idi.



1931 tarihli Florence Reece imzalı madenci şarkısı "Which Side Are You On?"u cover'lamadan önce söyledikleri, aklıma Soma'da hayatlarını kaybeden madencileri getirdi. O kadar etkiliydi ki Billy Bragg'ın sözleri, engelleyemedim gözyaşlarımı… Konuştukça insanın yüreğine dokunuyor, sarsıyordu usta müzisyen. Bir ara holding sahiplerinin medya araçlarına sahip olmasının engellenmesi gerektiğini, çünkü yaptıkları yalan haberlerle topluma büyük zarar verdiklerini söyledi. Alo Fatih medyasını hatırlamamak ne mümkün!

Dünyada şu anda yaşanan sıkıntının küreselleşmeden kaynaklandığını, insanların ev ve iş güvencesinden yoksun olduğunu hissettikçe, bu sorunu yaşadığı toplumdaki göçmenlere yansıttığını ve bunun da tüm Avrupa'da ırkçı, sağ partilerin güçlenmesine neden olduğunu anlattı Bragg. Ama ısrarla eklediği şuydu: Yaşananların, işsizliğin sorumlusu asla göçmenler değildir! Sorumlu olan, ekonomik politikaları oluşturan kâr hırsıyla gözü dönmüş patronlar, borsada büyük oynayan yatırımcılar ve siyasi iktidarlardır. Emekçiyi emekçiye kırdırmak da onların yöntemidir. Bütün bu sorunları aşmak için gerekense gerçek sendikal örgütlenmedir.

Bragg, konserde mart ayında 88 yaşında hayatını kaybeden, İngiliz solunun en sevilen politikacılarından Tony Benn'i de andı. Glastonbury Festivali'nin de destekçilerinden olan Benn'in anısına bu yıl Left Field kulesi, artık "Benn Tower of Strength" (Benn Güç Kulesi) olarak değiştirildi. Bragg'in Tony Benn'i anmasının nedeni ise, onun iktidarı elinde bulunduranlara sorulması için formüle ettiği beş soruydu: "1- Nasıl bir güce sahipsin? 2-Onu nereden aldın? 3-Onu kimin çıkarı için kullanıyorsun? 4-Kime karşı sorumlusun? 5-Senden nasıl kurtuluruz?" Bu beş soruyu iktidardaki herkese sürekli sormamız gerektiğini anlattı Bragg. Acaba Türkiye'de bu soruları iktidara kaç kişi soruyor?..

Glastonbury'nin politik sahnesi Left Field'e Billy Bragg kadar yakışan müzisyen az bulunur. Kendisi de belli ki orada olmaktan çok keyif alıyordu. Ara sıra bir yudum içtiği bitki çayını Morrissey'in tavsiye ettiğini, çaydan yeterince içerseniz sonunda mükemmel sesler çıkardığınıza inanmanızı sağladığını söyledi. Bana göre sahnede gitarıyla tek başına durup müzik yapan bir insanın gücünü simgeliyor Billy Bragg. Ne dansçılar var yanında, ne de çatlayıp patlayan havai fişekler, dev ekranlar… Müziğiyle mesajlarını böylesine rafine aktarabildiği, çekinmeden dile getirdiği ilerici görüşleriyle politik bir mitinge dönüştürdüğü konserleri için saygı duyuyorum Billy Bragg'e. Bu yıl Glastonbury'e gelip bu konseri kaçıran varsa onlar adına üzgünüm. Tarihi bir konserdi.

Left Filed'den yoğun duygular içinde çıkıp, aylardır müzik medyasında konuşulan büyük konser için Piramit Sahnesi'ne gittim. Cuma gününün headliner'ı Arcade Fire'ı izlemek için önlerde yer bulmayı bırakın, arkalarda bile ayakta duracak yer bulmak çok zordu. İtiş kakış bir yere iliştim, sonra kaygan çamurların üzerine atılan talaş yığınını görünce onun yarattığı küçük tepeliğin üzerine çıkıp sahneyi görmeyi başardım. Piramit Sahnesi'ndeki her konserin havai fişeklerle başlaması şart mı bilmiyorum ama bu adeti Arcade Fire da bozmadı. Rengarenk fişekler havada gökkuşağı yaratırken korku içinde çığlıklar atarak uzaklaşan kuşları düşünen yoktu sanırım.

Bir gün önce yaptıkları soundcheck'te belki 20 kere arka arkaya dinlediğim "Reflektor" ile tam bir patlama etkisi yaratarak sahneye çıktı grup. Çığlıklar, havai fişek gürültüsü, rengarenk ve çok kalabalık sahne, kostümler, ekranlar vs. derken müziğe odaklanmayı engelleyecek her şey mevcuttu. Ben de Arcade Fire'ı ilk dönemlerinde daha çok sevenlerdenim, büyüdükçe benden uzaklaşan gruplardan biri oldu ne yazık ki. Piramit Sahnesi'ndeki konserlerden zevk almadığımı, 2011 Glastonbury yazımda da belirtmiştim. Çünkü büyük bir konserin ortasında olsanız da, müzik evde yalnız dinlediğinizdeki kadar bile etkilemiyor o ortamda. Büyük bir şovu, dev bir prodüksiyonu izliyorsunuz çünkü. Etrafınızdaki insanlar en duygusal olması gereken sözlerde bile sevinç çığlıkları, kahkahalar atıyor, biralar tokuşturulurken konuşmalar artıyor. Oysa ben müzik tarafından sarılmayı, canlı müzik dinlerken onunla nefes almayı istiyorum. Festivallerin büyük sahnelerinde bu hissi yakalamak artık çok zor.

Burada çoğu kişi, Arcade Fire'ın Glastonbury'de son 25 yılın en muhteşem konserini verdiğini konuşuyor. Ben onlardan değilim. Bu düşüncede olmamın nedeni, grubun iyi çalmaması ya da müziklerinden hoşlanmamam değil; aksine iyi çaldılar ve müziklerini, özellikle ilk üç albümlerini de seviyorum ama asıl neden, biraz önce aktardığım gibi Piramit Sahnesi'ndeki konserlere özgü duygu yoksunluğu. Üstelik bir de hemen öncesinde tek bir gitarla ve kararlı bir sesle dinleyicilerin nasıl sarsabileceğini gösteren Billy Bragg'i dinlemişseniz, büyük sahnedeki şovun içine girmeniz iyice zorlaşıyor. Çok farklı iki konserden söz ettiğimi biliyorum; sadece aralarındaki farkların bende neden olduğu duygusal bir durumu anlatmaya çalışıyorum.

(Fotoğraflar ve videolar bana aittir.)

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate