İyi Bir Festival Nasıl Olur? Yanıtı LGW'da!
"Bowie İle İlişkilendirilmek Onurdur!"
INCUBATE FESTİVALİ İZLENİMLERİ
"VEGAN LOGIC MOOGFEST'TE!"
Otorite, Medya ve Savaş Lordlarına Morrissey Vuruşu
Son on yıldır yaptığı lo-fi ev kayıtlarıyla tanınan ve dehasını kanıtlayan bir müzisyen birden müzik dünyasının belli başlı plak şirketlerinden biriyle anlaşırsa ne olur? Daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabilir, maddi açıdan rahatlık verebilir ama acaba müziğini ne yönde etkiler? Bu sorularda söz konusu taraflar Ariel Pink ve 4AD. O nedenle tipik bir durum değil bu. Ariel Pink, Los Angeles’ta kendi evinde kendi müziğini yazıp neredeyse tamamını kendisi çalan, sıradışı, hafif kaçık, dışardan bakıldığında pek de tekin olduğu izlenimini vermeyen, her an beklenmedik bir şey yapacakmış gibi duran ve bu özelliklerini müziğine de aynen yansıtan çok yetenekli bir müzisyen. 4AD ise, bugüne kadar müzk dünyasına kazandırdığı çok sayıda iyi müzisyen / grup ve albümle takdir kazanmış bağımsız bir plak şirketi.
Amerika hakkında herkesin kendisine göre farklı fikirleri olabilir. Kimisi Amerikan vatandaşlarının teknoloji, bilim, sanat, müzik, edebiyat gibi birçok alanda yaptığı katkıları takdir edip hayranlık besler o ülkeye. Hep Amerika’nın fırsatlar ülkesi olduğu, yeterince gayret gösterenlerin bir gün hedeflerine ulaşmalarının mümkün olacağı anlatılır. Aslında özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik çöküşten sonra bu Amerikan rüyası çöktü; artık o eski kitaplarda anlatılan rüya bir efsaneye döndü.
Adını, hemen herkesin sevdiği, zarif görünümlü bir hayvandan, kuğudan alan bir müzik grubunun şarkılarının da ona uygun olarak çoğunluğa hitap edeceğini düşünenler olabilir; ama deneysel rock grubu Swans söz konusu olduğunda durum farklı. Grubun kurucusu Michael Gira, “Kuğular görkemli, fiziksel olarak güzel ama gerçekten kötü huyları var” diyerek grubun agresif müziği ile bağlantı kuruyor. (Gira’ya bu konuda katılmıyorum; kuğu gibi kırılgan bir hayvan kendisini avlayan insanlara ve diğer türdeşlerine karşı tetikte olmayı bilmek zorunda. Bu onu neden kötü huylu yapsın ki? Üstelik 15. yüzyıldan bu yana evcilleştirilip kentlerdeki göllerde yaşar hale geldiler. Bir kuğu, kendisine ya da yavrusuna kötülük yapılacağını hissetmediği sürece saldırmaz; ancak bunu hissederse gerçekten öfkelenir. Yazıya bu parantezi açarak başladım ama amacım aslında burada bilimsel verileri sıralamak değil. Bir gün Gira ile karşılaşırsam belki onunla sohbet ederim bu konuda.)
Konser salonundaki deneyim böyleyse, evde oturup dinlerken nasıl oluyor? Bu sorunun yanıtını “The Seer”i dinlerken bir kez daha düşündüm. Elime basan, ısıran yoktu, ortam bayılmama neden olacak kadar sıcak da değildi ama ruhen bir o yana bir bu yana çarpıldığımı hissettim. İki saatlik albümde yer alan 11 şarkı, dinleyiciyi sokmak istediği atmosfere yavaş yavaş sokmuyor, aniden tutup kolundan hızla fırlatıyor.
Hemen ardından gelen “A Piece of the Sky”la Avustralyalı müzisyen Ben Frost’un akustik ve elektronik aletlerle yarattığı yangın seslerini duyuyoruz. Sonra titreşen seslerin kulaklarda uğultu gibi inlediği atmosferde gökyüzüne doğru yolculuk başlıyor. Sarı bir ışığın süzüldüğü yağmurla dolu bir tünelden geçilerek başka bir evrene yolculuk başlıyor. Kısa bir yolculuk değil bu. 19 dakika 10 saniyelik şarkıda yine geri vokallerde Jarboe’nin yanı sıra, deneysel folk-rock grubu Akron/Family’yi duyuyoruz. Bir yerde “The Sun fucks the dawn” diyor sözlerde. (Michael Gira’nın olaylara farklı açıklamalar getirmesi, hep ilgimi çekmiştir. Yağmur yağdığında sürekli şikayet eden bir arkadaşıma bir gün espriyle, “ Buhar tanecikleri soğuk hava ile sevişiyor. Öyle düşün. O zaman fantastik bulabilirsin” demiştim. Hiç öyle düşünmediğini söylemişti, gülmüştük. Bu sözüyle aklıma o anımı da getirdi Gira.) Şarkının sonu, “Orada mısın? Ay’da mısın? Havada mısın? Elimde mi parçalandın? Ateşe mi atıldın?” sorularını duyuyoruz. Belli ki giden gitmiş, nerede olduğu belli bile değil...19.2.2016 “Ölümümün çok özel olmasına karar verdim. Onu gerçekten kullanmak istiyorum. Ölümümün yaşamım kadar ilginç olmasını istiyorum ...
Number of animals killed in the world by the meat, dairy and egg industries, since you opened this webpage. This does not include the billions of fish and other aquatic animals killed annually.
Based on 2007 statistics from the Food and Agriculture Organization of the United Nations' Global Livestock Production and Health Atlas.
Copyright © 2012 Max Mag Theme. Designed by Templateism