25 Temmuz 2010 Pazar

Vitrindeki Albümler 28:


By on 19:13:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet/ 25 Temmuz 2010

COCOROSIE-Grey Oceans (Sub Pop Records)

“Freak folk” akımının belki de en garip grubu CocoRosie. Kurucuları, genç yaşta hayatları farklı yönlere gittiği için teması kaybeden ama yıllar sonra birbirlerini tekrar bulan Amerikalı iki kızkardeş. 2003 yılında Paris’te grubu kurup beraber müzik yapmaya başladılar.

İlk albümlerini çıkardıkları 2004’ten bu yana pop, folk, opera, elektronika, hip-hop, blues gibi birçok farklı türü karıştırıp tanımlanamayacak bir müzik yapıyorlar. Grubu 2007'de Radar Live'da da canlı dinleme olanağı bulmuş ve ses aksaklıklarına karşın performanslarını beğenmiştim.

Genel beğeni açısından fazla uçlarda yer aldıkları bir gerçek. Bu yıla kadar yayınladıkları üç albüm de, deneysel çalışmalara ilgi duyanlara hitap etti.

4. albüm “Grey Oceans” da yine uçlarda geziniyor ama belki de en melodik olanı. Yine de, albüm kapağında takma bıyık ve sakallarla görünen Bianca "Coco" ve Sierra "Rosie" Casady kardeşlerin türlü garipliklerine hazırlıklı olmak gerek... Çünkü albümdeki baskın ruhu, yine akustik ile elektronik sesleri çok özgün bir şekilde buluşturan bir deneysellik yönlendirmiş.

Ama şunu da belirtmek lazım ki, daha önce evlerinin banyosunda yaptıkları kayıtlara göre, bu defa prodüksiyon daha profesyonel. Bunda yetenekli caz piyanisti Gael Rakotondrabe ve Arjantinli davulcu Bolsa ile yaptıkları işbirliğinin de etkisi olsa gerek. Piyano ve klavyede rol üstlenen Rakotondrabe, albümdeki beş şarkının yazımına da katkıda bulunmuş.

Albümden yayımlanan ilk single "Lemonade"i dinler dinlemez beğendim. Bana kalırsa, prodüksiyonu TV on the Radio'nun gitaristi Dave Sitek ile yapılan bu şarkının ilk single olarak seçilmesi çok isabetli bir karar olmuş. Casady kardeşlerin çocukluk anılarından esinlendikleri parça, etkileyici melankolik sounduyla dikkat çekiyor.

Söz etmek istediğim bir diğer şarkı, dinleyeni alıp başka bir dünyaya sürükleyen "Gallows". Arka plandaki kuş ve gülme seslerine eşlik eden arp ve Bianca'nın büyüleyici ipeksi sesi, ancak çocuksu düşlerin soundtrack'i olabilecek güzellikte. Albümde tekrar tekrar dinlediğim şarkı bu oldu.

Elektronika, drum and bass, opera, mistik Doğu soundu ve çeşitli ses örneklerini, melankolik piyano ile birleştiren, müzikal açıdan karışık bir albüm Grey Oceans.

Bugüne kadar duyduğunuz hiçbir şeye benzemeyen şarkılar, çocukluk, hayaletler, pişmanlık ve ölüm gibi temaları işliyor.

Buna karşın vokaldeki ses ürpertici değil; aksine Bianca’nın Björk’ü andıran çocuksu sesiyle, masalsı ve hipnotik bir dünya kurulmuş. Opera eğitimi alan Sierra’nın geri vokaldeki falsettoları da, o yeni dünyanın bir başka boyutu. Bu iki ses arasındaki tezat, bazılarına uyumsuz gelebilir ama bence ilginç bir sound yakalanmış.

Ardı ardına birbirine benzeyen albümlerin çıktığı bir ortamda böylesine farklı bir çalışma hakkında son tahlilde şunu söyleyebilirim: Grey Oceans'da anlatılan masalın içine girip Casady'lerin rüyasını paylaşmak isterseniz, önce albümü birkaç kere sindire sindire dinlemeniz şart. Yazık ki o sabrı gösteremeyenler çok olacaktır biliyorum...


Albümden yayımlanan ilk single "Lemonade"in videosu:

CocoRosie - Lemonade from Souterrain Transmissions on Vimeo.



"Gallows" albümde en beğendiğim parçalardan birisi. Aşağıda bu şarkı kullanılarak yapılmış bir video var. Resmi video değil ama şarkıyı dinlemeniz için onu da ekliyorum.

Gallows / CocoRosie from Tara on Vimeo.





-

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate