5 Ağustos 2013 Pazartesi

The Wall İstanbul'da Destan Yazdı


By on 12:19:00

15-20 gün önce İstiklal Caddesi'nde yürürken telefonuma bir mesaj geldi. Telefon şirketleri ile bankaların yarattığı mesaj tacizine The Wall konseri de alet edilmişti. Konserin sponsoru olan Garanti Bankası'na ait bir kartla alındığında biletlerin % 25 indirimli olduğunu bildiriyordu mesaj. Yürürken aklıma takıldı bu konu. Jennifer Lopez konseri olsa ve böyle bir mesaj gelse, üzerinde durmazdım ama söz konusu olan Roger Waters ve The Wall'du.

Dünyadaki gelir dağılımı eşitsizliğini kendine dert edinen müzisyenlerden birisi Roger Waters. O mesajla, hem hiç banka kartı olmayanlar dışlanıyor, hem de tek bir banka kartına ayrıcalık tanınıyordu. Kapitalizme de eleştirileri olan bir müzisyen Waters ama o mesaj da gösteriyordu ki, kendisi de kapitalizmin çarkına dahil olmak zorunda kalıyordu. The Wall gibi dev bir prodüksiyon için çok büyük paralar gerektiğini ve bunun sponsorsuz olanaksız olduğunu biliyorum. Bu durumda önünüzde iki seçenek var: Ya öyle dev bir prodüksiyon yapmayacaksınız ya da toplumsal, politik açıdan sağlayacaklarının daha önemli olduğunu düşünüp, çelişkiye düşmek pahasına şovu gerçekleştireceksiniz. Eğer Waters ile röportaj yapma olanağım olsaydı, müzisyenlerin kapitalizm çarkı içindeki yerine dair bu soruyu sorardım. Yanlış anlaşılmasın, ona herhangi bir ithamda bulunmadan, sadece bakış açısını ortaya koymasını isterdim. Müzik tarihine büyük katkıları olmuş bir sanatçıyla saygı sınırlarını asla aşmadan nasıl konuşacağımı bilirim. Bir fikir alışverişi olarak bunu yapmak gerekirdi. Ayrıca Nick Mason'a sorduğum soruların bazılarını ona da sorup karşılaştırma yapmak isterdim. Mesela sahnedeki görsellik ile müzik arasındaki ilişki ve denge konusundaki görüşlerini biraz daha açmasını isterdim. Bu konunun Pink Floyd içinde de tartışma konusu olduğunu biliyorum çünkü. Fakat Türkiye gibi bir ülkede onunla bir müzik yazarının, hele ana akımda yer almayan birinin buluşması çok zor.

Waters'a Garanti Bankası'nın Doğuş Grubu'na ait olduğu, o grubun sahip olduğu medya grubu aracılığı ile iktidara nasıl biat ettiği ve Gezi olayları sırasında insanlar sokaklarda palalarla dövülerek öldürülürken bu şiddeti görmezden geldiği tam olarak anlatıldı mı bilmiyorum. Çünkü bu da o konsere gidenleri düşündüren bir noktaydı. Ben gazeteciyim, doğruları anlatır yazarım. Dün akşam konsere giden birçok kişi bundan duyduğu rahatsızlığı belirtiyordu. Evet, The Wall'u İstanbul'a getirmek için çok para gerekiyordu ve ne yazık ki o paranın kimlerde olduğu da belli. Kapitalizmin acı gerçekleri bunlar. 

Ama en azından Roger Waters, kapitalizmin kurallarına uymak durumunda kalsa da, yanlışları söylemekten çekinmiyor. Onca yıldır ülke ülke, kent kent turlayıp toplumları bilinçlendirmeye katkıda bulunuyor. The Wall şovunun maliyeti ve sponsorluğu ile ilgili can sıkıcı bu durumun dışında dün gece her şey çok güzeldi. Aynı şovu üç yıl önce New York'ta izleyip yazdığım için ayrıntılı olarak bu yazıda anlatmayacağım. (O yazıyı okumak isteyenler için link: http://zulalmuzik.blogspot.com/2010/10/yikilsin-butun-duvarlar.html) Çünkü sahneleme düzeni ve akış, genel anlamda aynıydı. Benim Amerika'da izlediğim, The Wall'un son üç yıllık macerasının başlangıcıydı ama o zaman da aynı ses kalitesi ve aynı profesyonellik vardı.



Amerika'daki The Wall'da izleyenleri en çok etkileyen bölüm, duvarın üzerinde Irak Savaşı'nda ölen askerlerin fotoğraflarının ve "Bring The Boys Back Home" yazısının belirdiği anlar olmuştu. İstanbul'da ise, Gezi protestolarında ölenlerin anıldığı anlar oldu. Roger Waters, tamamen Türkçe olarak hazırlanmış kısa bir konuşma yapıp, devlet terörüyle öldürülenler için "Mother"ı söyledi. Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük ve Ali İsmail Korkmaz'ın ruhları bizimleydi. Pink Floyd hayranı 19 yaşındaki Ali İsmail'in fotoğrafı, bir Roger Waters konserinde sahneden bize gülümseyerek bakıyordu ama biz ağlıyorduk. "Wish You Were Here!" diye bağırdım içimden. Hayatım boyunca unutamayacağım dakikalardı. "Her Yer Taksim Her Yer Direniş!" diye inliyordu İTÜ Stadyumu. Yanımdaki Tunuslular, sloganda ne dendiğini sorunca anlattım. Dillerinin döndüğü kadar onlar da eşlik etti bize.

Sonra duvarda bütün dünyadan hayatlarını terör ve savaş yüzünden kaybeden insanların fotoğrafları yer aldı. Uğur Mumcu, Hrant Dink ve Adnan Menderes'in fotoğraflarının yer alacağı günler öncesinden biliniyordu. Özellikle Adnan Menderes'in neden seçildiği soruldu, bu konuda bir rahatsızlık vardı. O konuya NTV'de yayınlanan röportajında açıklık getirmiş Waters. "Fotoğrafları ben seçmiyorum. Dünyanın her yerinden insanlar gönderiyor. Birisi bir yakınının haksız yere öldürüldüğünü düşünüyorsa gönderebilir. Ben bunun dışında o fotoğraflar hakkında bir yargıda bulunmuyorum," demiş. Bir de neden bazı kişilerin duvarda fotoğrafının olmadığı da soruldu. Ama düşünsenize, Türkiye'de teröre ve şiddete kurban giden herkese yer vermek istense, duvarlar yetmez... Bu nedenle yapılan eleştirilere gerek olmadığını düşünüyorum.

Waters eleştirilecekse savaşa, haksız yere hayatın yitirilmesine karşı çıkan bir insan olarak neden tilki avını bu kadar sevdiği konusunda eleştirilmeli. İngiltere 2005'te tilki avını yasaklayınca, artık orada yaşayamayacağını, bu yasağın aptalca olduğunu söyleyip ülkeyi terk edecek kadar savunuyor tilki avını... Kendisiyle ilgili benim en büyük hayal kırıklığım budur. İnsan hayatına çok değer veren bir müzisyenin, hayvan hayatının zevk için silahla ve şiddetle sonlandırılmasını savunmasını anlamıyorum.



Buna karşın, bir müzik yazarı olarak, 140 tonluk malzemeyle gerçekleştirilen olağanüstü bir şovun önünde şapkamı çıkarıyorum. Ses kalitesi, sahne düzeni, müziğin güzelliği ve iletilen mesajlarıyla dört dörtlüktü. Bu arada gitarist Dave Kilminster, "Comfortably Numb"da çok iyi bir solo attı. David Gilmour'un yeri elbette ayrı ama Kilminster'ın da hakkını vermek lazım. Bulunduğum sıkışık ortamda solonun ancak bir kısmını çekebildim.

Roger Waters'ın da fark ettiği gibi dinci faşizme direnen Türkiye, onun The Wall'da anlattıklarıyla en yakın bağı kurdu. Tarihi bir şovdu. Birileri "Polis, Taksim'de destan yazdı," diyor ya, asıl destanı halk Gezi'den sonra İTÜ Stadyumu'nda bir kere daha yazdı.

(Fotoğrafları ve gitar solo videosunu ben çektim. Roger Waters'ın konuşmasının olduğu videoyu mixedCH adlı kullanıcı Youtube'a eklemiş, oradan aldım.)

_

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate