14 Şubat 2013 Perşembe

Julien Plenti geride kaldı, yaşasın Paul Banks


By on 09:54:00




Paul Banks, İstanbul'da 1 Haziran 2011'de gerçekleşen Interpol konserinden sonra kente ikinci kez geldi ama bu kez konseri kendi adıyla yayınladığı solo albümünün turnesi kapsamındaydı. Geçen sonbaharda çıkardığı albüm hakkında yazdığım yazıda, karşısına çıkan zorluğun, post-punk'ın 2000'lerde yeniden diriliş dönemine en büyük çentiklerden birini atan Interpol'ün duyulduğu ilk anda tanınan, belirgin sesi olmasından ve grubun gecelerin huzursuzluğuna soundtrack oluşturan karanlık soundu ile özdeşleşmesinden kaynaklandığını yazmıştım. Ama "Banks" adlı ikinci albümünde alter egosu Julien Plenti'yi geride bırakıp sonunda kendisi olarak ortaya çıktı ve Interpol'den bağımsız olarak bir solo kariyer sürdürebileceğini kanıtladı.

Solo konserini ilk kez canlı izlediğim için sahnedeki duruşuna, dinleyicisiyle iletişimine, diğer ekip arkadaşlarıyla grup içi dinamiğine ayrı ayrı dikkat ettim. Yine hepsi siyah kıyafetler içinde dört erkek müzisyen vardı sahnede. İlk anda Banks'i büyük bir arenada ya da stadyumda değil, Babylon gibi dinleyici ile sahne arasındaki etkileşimin daha yoğun olduğu bir mekanda görmek şaşırtıcıydı. 2009 albümü "Juien Plenti is... Skyscraper"dan "Unwind" ile başladı konser. Alkışlar karşısında dinleyicilere teşekkür eden Banks, bazen gülümseyerek gördüğü ilgiden memnuniyetini de gösterdi; gitarını çalıp neredeyse olduğu yerde sabit kalsa da konser boyunca bana oldukça rahat gözüktü. 



Gözlerim ve kulaklarım Interpol gitaristi Daniel Kessler'ı aradı elbette ama Banks'e dünkü konserde eşlik eden ekip de oldukça iyiydi. Aralarındaki etkileşim, her birinin profesyonelliği ve tutkuyla çalışları, dinleyici çok coşkulu olmasa da konserin dinamik bir seyir izlemesine neden oldu. Arada bir daha iyi bilinen şarkılarda kalabalık biraz daha hareketlenir gibi oldu ama bence son bir iki şarkı hariç dinleyicinin tepkisi güçlü değildi. Yine de bence Paul Banks ve grubu, sahnede enstrümanları aracılığıyla akıcı bir söyleşiyi yürüttüler. Hiçbirisi diğerini yanıtsız bırakmadı, grup üyelerinin diyaloğu dikkat çekici şekilde uyumluydu.

Ben konseri asma katta hoparlörün arkasında kalan yerde dinledim. O nedenle sahnedeki sesi duyuyordum ve benim açımdan herhangi bir sıkıntı yoktu. Ancak konseri alt katta dinleyenler, sesin orada tatmin edici olmadığını söylediler. Ben de bir ara fotoğraf çekmek için alt kata indiğimde, yine hiç bitmeyen konser sorunumuz olan yoğun konuşma uğultusuyla karşılaştım... 

Paul Banks'i dinlerken zaman zaman gözümü kapattığımda Interpol konserindeymiş gibi bir hisse de kapıldım. Bazı şarkılarda Interpol'ün karanlık havası sardı Babylon'u ama kimi zaman da duyduğum vokal ne kadar tanıdık olursa olsun, Interpol'den farklıydı. Paul Banks'in bu konuda iyi bir denge kurduğunu düşünüyorum. Ne tamamen ayrı olduğunu ne de aynı kaldığını iddia yaratıyor. Şarkının gereği neyse o oluyor. 



Konserde çalınanlara gelince, her iki albümünden şarkılara da yer verildi. "Another Chance" hariç "Banks" albümünün tümünü, ilk albümden de yedi şarkıyı dinledik. Yeni şarkılarından "Goodbye Toronto" da setlist'te yerini almıştı. "Only If You Run", "Fly as You Might", "No Chance Survival", "The Base" ve "Summertime is Coming",  diğerlerinden farklı olarak mekandaki elektriği artırdı. Bis için geri geldiklerinde "Skyscraper", "Goodbye Toronto", Game for Days" ile müthiş bir final yaptılar. 

Yazının girişinde söylediğime açıklık getireyim; Paul Banks, Interpol'den ayrı olarak solo kariyerinde de sağlam adımlarla ilerlediğini canlı performansıyla ortaya koydu. Julien Plenti geride kaldı, yaşasın Paul Banks!

Bu arada Babylon'da hafta içi konserlerde kapı 20.30'da açılıp, 21.30'a ön grup konulunca, ana grubun sahneye çıkışı yine 22.30'a sarkıyor. Saatinde başlamama olasılığı da söz konusu olunca, bir süre önce yakındığımız durum yeniden gündeme geliyor. Bence hafta içinde 21.30'dan sonrası konser başlama saati için geçtir. Sabah erken saatlerde kalkıp işe gitmiş ve ertesi gün de çalışacak insanın gece 1'de eve dönmesini beklemek yanlış. Hem İstanbul'da herkes Taksim civarında yaşamıyor. Bu durumda çalışan ve uzakta oturanlar doğrudan elenmiş oluyor. Bu yüzden konserlere gelmeyen çok insan tanıyorum. Hafta içinde konser başlama saatinin 21.30'u aşmamasını mekan yöneticilerinden bir kez daha rica ediyorum. Eğer ön grup olacaksa, o zaman onların sahneye çıkışı 20.30'a alınamaz mı?

Setlist: Unwind - Fun That We Have - I'll Sue You - Only if You Run - Arise, Awake - Fly as You Might - No Chance Survival - Young Again - Lisbon - Over My Shoulder - No Mistakes - The Base - Paid for That - Summertime is Coming // Skyscraper - Goodbye Toronto - Game for Days.

-






Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate