15 Nisan 2012 Pazar

İçten, sıcacık ve özel bir konser


By on 11:32:00

Aylar önce indie folk-pop grubu Kings of Convenience’ın Garanti Caz Yeşili Nordik Müzik Festivali kapsamında Babylon’da iki konser vereceği duyurulduğunda, müzikseverlerin yaşadığı büyük sevinci hatırlıyorum. 2005’te Ses Tiyatrosu’nda gerçekleşen konserden bu yana Norveçli grubun Türkiye’de büyük bir hayran kitlesi oluşmuştu. Sonunda yaklaşık yedi yıllık özlem giderilecekti.

Biletlerin satışı da epey tartışmaya neden oldu. Çünkü bir kişiye en fazla iki adet bilet satılmasına karşın, iki konserin biletleri de satışa çıktığı gün çok kısa sürede tükenmiş ve birçok kişi kişi bilet alamamıştı. Ayrıca bütçeleri zorlayan 130 liralık bilet fiyatı da yaygın tepkiye neden olmuştu.

Sonunda beklenen an geldi ama perşembe gecesi konser gerçekleşemedi. Çünkü grubun iki elemanından birisi olan Eirik Glambek Bøe, gözünde oluşan bir rahatsızlık sonucu ülkesine geri dönmek zorunda kalmıştı. Öğleden sonra yapılan erteleme açıklaması, konsere zaten gidemeyecek olan bazı kişileri ilginç bir şekilde memnun etti; bileti olanları ise üzdü. Bana göre en üzücü olan, Eirik’in başına gelendi. Sonuçta Erlend Oye, bütün kibarlığıyla, hiçbir karşılık almadan her iki gece kısa da olsa solo konser vermeyi önerdi. Onu yalnız bırakmayanlar Babylon’da buluştu.

Saat tam 10’da akustik gitarıyla karşımızdaydı Erlend. Yaşanan hayal kırıklığını gidermek için İstanbul’da kalıp sahneye tek başına çıkmayı istediğini anlattı. Bir albüm olarak da yayınlamayı düşündüğü cover şarkıları çalarak farklı bir set sunacağını söyledi. Gecenin açılış şarkısı, Miles Davis’in de davulcusu olan Tony Williams’ın 1971 tarihli albümü “Ego”dan “There Comes a Time”dı.

Ancak konser Babylon’un “sessiz konser” uygulaması kapsamında olsa da, yine seyirciler arasında konuşmalar duyuluyordu. Oysa Pozitif yöneticileri, çok isabetli bir iş yaparak, ses çıkmasın diye içki satışını mekanın içindeki barlar yerine yan taraftaki Babylon Lounge’dan yapma kararı almıştı. Ayrıca Erlend Oye, özellikle rica ettiği için fotoğrafçılar da asma kata alınmıştı.

Bir ara fotoğraf makinelerinden çıkan sesler öyle baskın oldu ki, Oye, üzgün ve yılgın bir şekilde duygularını dile getirdi. “Siz fotoğraf çektiğinizde, konuştuğunuzda ben duyuyorum ve bu benim için eğlenceli olmuyor. Sıkıcı olduğumu düşünmeye başlıyorum” deyince, ilk anda gülenler oldu ama o ciddiydi. Belli ki, bu ülkede insanlar konserde müzik dinleme adabını öğrenene kadar müzisyenlerin sahneden iç burkan yakınması sürecek...

Bu uyarı üzerine dinleyici daha dikkatli olunca, Erlend Oye de rahat göründü. 60’lardan bir Amerikan şarkısını İtalyanca söyledi, Amerikalı rock grubu Big Star’dan “13” ile devam etti. Kings of Convenience şarkıları duymak isteyenler, “Power of Not Knowing” ve “Stay Out of Trouble” ile sevindi.

Şarkı sözlerini gün boyunca İstanbul’da başına gelenleri anlatarak değiştirdiği dakikalarda espriliydi Erlend Oye; sanki evinin salonunda arkadaşlarına çalıyor gibiydi. 45 dakikalık konseri, salondaki kadınlar için, Joe Cocker’ın meşhur ettiği “You’re So Beautiful”u söyleyerek tamamladı.

Son anda yaşanan bir şanssızlığı, yeteneği ve yumuşacık sesiyle olumlu yönde dönüştürdü. Gerçek sanatçı budur dedim içimden. Perşembe gecesinden aklımda kalan son kare, sahnede mutlulukla gülümseyip imza dağıtan genç bir müzisyen oldu. İçten ve özel bir konserdi.

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate