25 Aralık 2011 Pazar

Vitrindeki Albümler 98: Charlotte Gainsbourg - Stage Whisper (Warner Music)


By on 11:44:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 25 Aralık 2011

Serge Gainsbourg ile Jane Birkin gibi efsaneleşmiş bir ikilinin kızı olmak, bazılarının hayallerini süsleyebilir. Daha baştan hayata 1-0 önde başlamak olabilir bunun anlamı. Bir yandan da, o kadar başarılı bir ikilinin gerisinde kalma tehlikesi vardır. Ne yaparsa yapsın, hep doğarken sahip olduğu soyadının etkisiyle bulunduğu yere geldiği düşünülecektir. Kendini kanıtlaması uzun yıllar sürebilir ya da sırtında hep o yükle dolaşır.

Ama bir yandan da Charlotte Gainsbourg gibi çok ünlü ve başarılı isimlerin çocuklarının, sıradan insanların hiç ulaşamayacağı yeteneklerle kolaylıkla iletişime girebildiği de bir gerçektir. Bu durumda olumlu ve olumsuz sonuçları dengelemek, herhalde insanın kendi yeteneğine kalıyor.

Charlotte Gainsbourg, bugüne kadar hem müzik hem de sinema alanında çalışmalar yaptı. Çok sayıda filmde rol aldı; Lars von Trier’nin son filmi “Melancholia”daki rolüyle bu yıl da çok konuşuldu.

Ancak müzik kariyeri, sinemadaki kadar yoğun değildi. İlk albümü “Charlotte For Ever”ı 1986’da çıkardığı düşünülürse, aradan geçen 25 yılda toplam dört albüm yapması, müzik alanında çok büyük bir iddia taşımadığınının da bir göstergesi. Kendisi de aslında o ilk albümden sonra müzik kariyerine sıkı bir şekilde sarılacağını düşünmediğini belirtiyor.

Buna karşın, 2010’de Beck prodüktörlüğünde yayımladığı “IRM” adlı albümü, beklenmedik bir şekilde başarılı oldu ve birçok mecrada geçen yılın en iyi albümleri arasında gösterildi. Beyin anevrizması sonucunda bir ameliyatla hayatı kurtulmuş, o albümü de hastalık sırasındaki atmosferi yansıtmıştı.

Yine Beck prodüktörlüğünde yayınladığı yeni albümü “Stage Whisper” ise, IRM’e dahil edilmeyen 8 stüdyo kaydı ile 2010 yazında Avrupa’da verdiği konserlerden alınan 11 canlı kaydı içeriyor. Toplam 66 dakika süren albümde, stüdyo kayıtları 28 dakika. Sonuçta başlı başına yeni bir albüm kaydedilmiş değil. Bu nedenle hayal kırıklığı yaşayanlar olabilir.

Daha önce yayınlanmamış şarkıların dört tanesi Beck imzası taşıyor. Charlotte Gainsbourg’un fısıldarcasına, yavaşça söylediği, elektropop çizgisindeki bu şarkılar bana Goldfrapp ile Bat for Lashes’ı çağrıştırdı. İçlerinde en çok perküsyon ve synthlerin sürüklediği “All The Rain” ve Gainsbourg’un celeste, kontrbass, çello ve harp ile yaratılan atmosferik sounda yumuşacık bir vokalle eşlik ettiği “White Telephone” dikkate değer.

Stüdyo kayıtlarında Gainsbourg’un Beck dışında, Connan Mockasin, Villagers’dan Conor O’Brien, Noah and the Whale’den Charlie Fink ile yaptığı işbirlikleri de var. Conor O’Brien’ın geri vokalde de yer aldığı, akustik gitar ve klavyeyi öne çıkaran “Memoir” diğerlerinin arasında ayrıca anılmayı hak ediyor.

Konser kayıtlarından oluşan ikinci CD’yi dinlemeye başlayınca, çarpıcı bir fark hissediliyor. Gainsbourg’un sesi stüdyo kayıtlarında ne kadar kırılgansa, canlı kayıtlarda o kadar güçlü. Bazı sanatçılar vardır; stüdyo albümlerini dinleyerek konserde nasıl bir performans çıkacaracağını tahmin edemezsiniz. Gainsbourg onlardan birisi. Canlı performanslarında seslendirdiği şarkılar “IRM” ve “5:55”ten seçilmiş; sound farkında bunun da etkisi var elbette. Çünkü “Stage Whisper”ın ilk CD’sinde gerçekten albüm adına uygun olarak usulca şarkı söyleyen Gainsbourg, ikinci CD’de Jarvis Cocker, Air ve Beck’in imzasını taşıyan şarkılarda daha belirgin bir rock sounduna geçiş yapıp kendini kanıtlıyor.

Bunun tek istisnası, Bob Dylan cover’ı “Just Like A Woman”. Şarkının yansıttığı hissi verememiş Gainsbourg. Keşke o da bu albüme alınmasaymış dedirtti bana.

“Stage Whisper”, Gainsbourg’un müzikte farklı türlerin altından kalkabildiğini göstermesi bakımından ilginç bir albüm. “IRM”den arta kalanlar sanatçının hayranlarını sevindirecektir ama onunla müzik alanında daha önce tanışmadıysanız, bu alacağınız ilk Gainsbourg albümü olmasın.

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate