İyi Bir Festival Nasıl Olur? Yanıtı LGW'da!
"Bowie İle İlişkilendirilmek Onurdur!"
INCUBATE FESTİVALİ İZLENİMLERİ
"VEGAN LOGIC MOOGFEST'TE!"
Otorite, Medya ve Savaş Lordlarına Morrissey Vuruşu



“The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford” (Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikasti) ülkemizde geçen hafta gösterime giren filmlerden biri. Yeni Zelanda doğumlu Andrew Dominik’in yönettiği film, Amerika’nın en ünlü kanun kaçağının ve onu silahla vurarak öldüren 19 yaşındaki hayranının yaşamlarını konu alıyor.
Jesse James suikastini konu alan filme yaptığınız müziklerde yaylılar ve piyano mükemmel bir uyum içinde. İnsana çok dokunan, yoğun bir duygusallık var. Sanki iki sevgili konuşuyor gibi…
Bu yazımda yeni yayımlanan iki mükemmel albümden söz edeceğim. Hani bazı albümler vardır; elinize alır almaz ön kapağa değil, sabırsızlıkla çevirip arka kapağa bakarsınız. Çünkü asıl merak ettiğiniz içinde yer alan şarkılardır. İşte “All Eighties” ve “All Nineties” adlı iki albüm de bu kategoride.
UNUTULMAZ ŞARKILAR BİR ARADA
Dave Gahan, bu albümün, içindeki yaratıcı gücü ortaya çıkarmak için büyük bir fırsat sunduğunu ve artık gerçekten kendisine ait bir sesi olduğunu hissettiğini söylüyor. Albüm yaratma sürecini ise, kendi kimliğini tam anlamıyla bulup onunla rahat olmayı öğrendiği bir dönem olarak tanımlıyor. Bu nedenle de albümü, bir tür “ruha yolculuk” olarak niteliyor. Milyonlarca insanın hayran olduğu bir müzisyen olarak tanıdığımız Gahan’ın, korkularıyla ve hatalarıyla kendi kendisini kabul etmesi kolay olmadı. İntihara teşebbüs etti, çocukluğunda yaşadığı ailevi sorunların da etkisiyle bazı psikolojik rahatsızlıklar geçirdi ve 1996 yılında Los Angeles’ta aşırı dozdan hastaneye kaldırılırken ambulansta iki dakika boyunca kalbi durdu. Tıbben ölmüştü ama mucizevi bir şekilde tekrar yaşama döndü. Tedaviye başladığı o tarihten bu yana kendini toparlaması uzun zaman aldı. Belki de bu nedenle yeni albümündeki “Miracles” adlı şarkısında, “Mucizelere inanmıyorum ama her gün mucizeler oluyor. İsa’ya inanmıyorum ama yine de her gün dua ediyorum” diyor. 
Ülkede en çok dikkati çeken şeylerden birisi, hem kamu sektöründe hem de özel sektörde en yetkili konumda bulunan görevlilerin çok genç olması. Nereye gitseniz, karşınıza daha 30’lu yaşlarında, çok iyi eğitim almış, yabancı dil konuşabilen, dinamik gençler çıkıyor. Türkiye’nin Riga Büyükelçisi Duray Polat’ın da belirttiği gibi, Letonya halkının eski dönemde kazandığı çok önemli iki şey var: Birincisi, iyi eğitim ve geniş bir kültür. İkincisi ise, sağlam bir altyapı. O döneme duyulan tepki nedeniyle kimi Letonyalılar her ne kadar bunu pek fazla dile getirmeseler de, bu kesin bir gerçek. Sanatın ve özellikle müziğin son derece gelişmiş olduğu bir ülke Letonya. Geleneksel Ulusal Şarkı ve Dans Festivali’nin yüzyıllardır birlik sembolü olarak kutlanması da bunun göstergesi. 
Ünlü kemancı Gidon Kremer bir keresinde, “başka hiç kimsenin The Four Seasons gibi 20. yüzyılı yansıtan bir eser yazma cüretini gösteremediğini” söylemişti. Aynı fikirde misiniz?

Şimdi müzik dünyasında tartışılan konu şu: Hiç para ödemeden albümü indirmek olanağı varken kim para ödemeyi ister? Ben Radiohead'in bu cesur girişimini desteklemek adına, bir yabancı müzik CD'sine ne ödüyorsam, "In Rainbows"u indirmek için de yine aynı miktarı ödemeyi tercih ettim. Fakat bazılarının hiç para ödemeyeceğini düşünsek bile, grubun bu işten zararlı çıkmayacağını düşünüyorum. Albüm CD olarak yayınlansaydı, zaten anında internetteki bedava şarkı indirilen sitelere düşecekti.
21 Ağustos 1952’de Ankara’da görevli olan bir İngiliz diplomat ile İskoçyalı bir hemşirenin oğlu olarak dünyaya gelen John Graham Mellor, 23 Aralık 2002 tarihinde, İngiltere’de kalp krizi geçirerek 50 yaşında yaşama veda etti. O gün dünyadan gerçek bir yıldız kaydı… Çünkü kaybettiğimiz kişi, rock tarihinin en ilham verici müzisyenlerinden Joe Strummer’dı. Yoksulluğa, ırk ayrımına, Amerika’nın ve Thatcher’ın kapitalist politikalarına karşıydı. İnsan haklarını, çok kültürlülüğü, sol politikaları hiç yılmadan savundu. 1970’lerde efsanevi The Clash grubuyla sesini olabildiğince yüksekten ve korkusuzca dünyanın her yerine ulaştırmak için çabalarken hep olabildiğince nazikti. Hatta kimilerine göre “punk olamayacak kadar nazikti”. Oysa onun punk anlayışı, aynı dönemde nihilist ve yıkıcı punk anlayışını savunan The Sex Pistols ile taban tabana tersti. O kendine odaklanmak yerine dünya meseleleriyle meşguldü. Sosyal adalet, eşitlik ve siyasi özgürlük onun idealleriydi.
1976 yılında İngiltere’nin Manchester kentinde kurulan Joy Division grubunun vokalisti ve şarkı sözü yazarıydı Ian Curtis. Kısa sürede büyük başarı kazanan grubun ömrü yalnızca 4 yıl kadar sürdü. Sara hastası olan ve içinde bulunduğu depresif ruh halinden bir türlü kurtulamayan Ian Curtis, kendisini asarak yaşama veda ettiğinde 23 yaşındaydı. Bir kez duyunca bir daha unutulamayacak kadar kendisine özgü, olağanüstü güzel bir sese sahipti. O sesi ilk kez radyoda “She’s Lost Control” adlı şarkıyı söylerken duyduğum anı hala hatırlıyorum. Grubun yaptığı müzik, aktif oldukları dönemde İngiltere’de yaşanan boğucu havayı, ruh daraltıcı sosyal ve siyasi ortamı, umutsuzluğu öylesine etkileyici bir şekilde aktarıyordu ki, kendilerinden sonra gelen birçok grup tarafından taklit edilmelerine karşın, bugün hala yerleri doldurulabilmiş değil; bana sorarsanız doldurulması pek de olanaklı değil…
D: Ben de müziğin çok önemsendiği entelektüel bir ailede büyüdüm. Letonya’da bizimki gibi ailelerde çocukların küçük yaşlardan itibaren müzik dersleri alıp, piyano çalmaları bir tür gelenektir. Hatta gelenekten daha çok bir zorunluluktur, eğitimin bir parçası olarak görülür. Aynı zamanda yabancı dil öğrenmeniz, jimnastik yapmanız gerekir. Sovyet dönemlerinde bunları yapmak çok kolaydı; her isteyen bedava kurslara katılabilirdi. Bütün bunların bütünleştiği bir eğitimden geçer, sonra hangi yöne gitmek istediğinize karar verirdiniz. 
Patti Smith ismini duyunca aklınıza ilk ne geliyor? O hiç eskimeyen, 1975 tarihli ilk albümü “Horses” olabilir. 

19.2.2016 “Ölümümün çok özel olmasına karar verdim. Onu gerçekten kullanmak istiyorum. Ölümümün yaşamım kadar ilginç olmasını istiyorum ...
Number of animals killed in the world by the meat, dairy and egg industries, since you opened this webpage. This does not include the billions of fish and other aquatic animals killed annually.
Based on 2007 statistics from the Food and Agriculture Organization of the United Nations' Global Livestock Production and Health Atlas.
Copyright © 2012 Max Mag Theme. Designed by Templateism