Plak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Plak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Temmuz 2015 Cumartesi

RECORD INDUSTRY: 2016’DA HEDEF 10 MİLYON PLAK ÜRETİMİ


 25.7.2015

Avrupa’nın en büyük plak üretim tesisini gezdik 

(Bu yazı, ilk olarak Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmıştır.)

Amsterdam’ın Haarlem adlı endüstriyel bölgesinde 1958 yılında Dirk Slinger tarafından kurulan Record Industry, Avrupa’nın en büyük plak üretim tesisi. Geçen hafta dünyanın farklı ülkelerinden bir grup gazeteci, 6500 m2’lik bir alanda faaliyet gösteren tesisin özelliklerini bugünkü sahibi Ton Vermeulen’den dinledik. 1969’da CBS (Columbia Records) tarafından alınan fabrikada, 1980’lerde Michael Jackson’ın “Thriller” albümünün 35 milyondan fazla kopyası basılmış. Bugün elinizde tuttuğunuz çoğu plak da, o fabrikanın ürünü.

Record Industry, Amerika’daki birçok fabrikadan farklı olarak, plak üretmek için gerekli bütün ekipmanı tek bir çatı altında topluyor. Müşteriler 7", 10" veya 12" plak olarak basılmasını istedikleri materyali tesise ilettikten 10-12 hafta sonra, her şeyi tamamlanmış yüksek kaliteli bir ürün olarak teslim alıyorlar. Ton Vermeulen’in verdiği bilgiye göre, bugüne kadar en büyük plak şirketlerinden gelen taleplerin yanı sıra, kendilerine ulaşan her basım isteğini karşılayabilmişler; bunu yapabilmek için de vardiya sistemine geçip makineleri daha verimli kullanma yöntemini seçmişler.

Kendisi de bir DJ olan, zamanında radyo istasyonlarında çalışıp kendi plak şirketini işleten Vermeulen, 1998’de tesisi aldığında DJ’lerin digital formata geçişiyle birlikte müzik endüstrisindeki gerilemenin farkında olduğunu söylüyor. 2001’de yılda 8 milyon plak basarlarken, bu sayının 2.8 milyona kadar düştüğünü ama son yıllarda ABD’den başlayarak plağa ilginin arttığını anlatıyor. Record Industry’de üretilen plak sayısı geçen yıl 5.4 milyona yükselirken, bunun gelecek yıl 10 milyona ulaştırılması hedefleniyor. Geçen yıl plak satışının % 52 artışla 9.2 milyona çıktığını düşünürsek, Record Industry’nin müzik sektörü için önemi daha net ortaya çıkıyor.

Vermeulen, plağa olan ilginin artış nedeni sorulduğunda, bunun nedenini tam olarak bilemediğini ama insanların içinde bulunulan durumun gerçeklerine göre hareket ettiğini düşündüğünü söylüyor. Ona göre, artık piyasada daha fazla plak erişilebilir durumda ve insanlar sevdikleri eski albümleri plak olarak bulunca alıyor.

"RECORD STORE DAY YANLIŞ YÖNE SAPTI"

Elbette Vermeulen gibi plak sektörünün tam kalbinde duran bir yetkiliyi görünce, Record Store Day hakkındaki düşüncesini de sormayı ihmal etmedim. Bağımsız plak dükkanlarına ve plak şirketlerine destek olmak amacıyla başlatılan bu konseptin son yıllarda yanlış bir rotaya saptığı konusunda o da hemfikir. "Plak dükkanlarının 150 ayrı plağı bir anda satmasının çok zor, bu sayı aşırı derecede fazla. Bundan sonra basılacak plak sayısı konusunda daha dikkatli bir seçim yapılmalı, neyin ne kadar basılacağı iyi belirlenmeli. Bu konsept yeniden değişmek zorunda," dediğinde Record Store Day'de plağı basılanların önemli bölümünün büyük şirketler olduğunu hatırlattım. Sonuçta sınırlı bir zamanda aşırı bir iş yükü olduğundan plak üretim tesisleri bir seçim yapmak zorunda kaldığında büyük şirketleri memnun etmeye çalışır hale geldi. Ancak Record Industry, bu konuda henüz zorlanmamış görünüyor; Vermeulen, Record Store Day için kendilerine gelen bütün talepleri ayırt etmeden yerine getirebildiklerini belirtti.

EFSANE SES MÜHENDİSİ RINUS HOONING


Record Industry plak fabrikasını Pazarlama Müdürü Anouk Rijnders eşliğinde gezerken ilk olarak “Cutting Room” denilen ve ana materyalin plağa aktarıldığı odaya girdik. Orada bize sunumu yapan usta ses mühendisi Rinus Hooning, ses ve kalite kontrolünün aşamalarını uygulamalı olarak anlatırken, ses kalitesi açısından en beğendiği plağı sordum, “Wish You Were Here” dedi. Pink Floyd diskografisinde ayrı bir yeri olan albümü hatırlayıp gülümsediğimiz sırada, “Ana bantları plağa ben aktardım,” diye ekledi. Karşımızda bir efsane duruyordu!

Üzerinde ilk çalıştığı albüm 1973 tarihli Paul McCartney ve Wings imzalı “Band on the Run” olan Hooning, bugün klasik müzikten elektronik müziğe, rock’tan dubstep’e kadar birçok farklı müziğin plaklardan kulaklarımıza pırıl pırıl ulaşmasını sağlayan yeteneklerin başında geliyor. Müzisyenler ve müzikseverler için bir kahraman gerçekte ama öylesine alçakgönüllü ki, o soruyu sormasaydım muhtemelen herhangi bir büyük isim vermeden sadece iğneyle kuyu kazarcasına sabırla yaptığı inanılmaz işi anlatacaktı.


(Ton Vermeulen'in fotoğrafı dışındaki fotoğraflar ve video bana aittir.)

-

20 Şubat 2015 Cuma

GÜNÜMÜZÜN EN UFUK AÇICI 5 BAĞIMSIZ PLAK ŞİRKETİ


20.2.2015


Günümüzde ana akımın dışında kalan, yayınladıkları deneysel müziklerle “kendin yap” (DIY) felsefesini başarıyla bütünleştiren plak şirketleri var. Ben gerek radyo programlarımı hazırlarken gerekse günlük yaşantımı sürdürürken bu plak şirketlerinden yayınlanan müziklerden esinleniyorum. Söz konusu saygın etiketleri hayata geçiren bağımsız plak şirketleri arasından bana göre bugün en ufuk açıcı olanlardan söz ettim bu yazıda.




PROJECT MOONCIRCLE
http://projectmooncircle.com
2002’de Berlin’de kurulan Project Mooncircle, elektronik ve organik müzik arasında bağlantı kurmaya odaklanan bir plak şirketi. Kendisi de bir DJ olan Gordon Gieseking’in 18 yaşından beri gerçekleştirmeye çalıştığı bir hayalin ürünü bu oluşum. Ortağı Malte Tarnow ile birlikte oluşturdukları katalog sayesinde günümüzün en heyecan verici etiketlerinden biri olmayı hak ediyor. Dinamo FM’deki radyo programlarımda sık sık yer verdiğim submerse, Rain Dog, kidkanevil, Deft, Robot Koch, Daisuke Tanabe, memotone, soosh, Groeni, Monsoonsiren, Blossom, Sina., IIIII (Five Eyes) ve Olof Melander’ın da aralarında olduğu çok yetenekli prodüktör ve müzisyenlerin albümleri Project Mooncircle’dan çıkıyor. Berlin ve Londra’nın yanı sıra, Japonya, Hindistan, Ukrayna gibi Batı’da fazla dikkat edilmeyen bölgelerde kalan bilinmeyen sesleri bulup çıkarma konusunda gelişmiş bir becerileri var.

Project Mooncircle ana şemsiye olmakla birlikte iki yan şirketi de bünyesinde bulunduruyor. 2009’da dub-techno türünde uzmanlaşan Project Squared faaliyete geçti. Asusu, Furesshu, AnD, L-OW, Tom Diccio, Kowton ve Shifted’ın müzikleri de bu etiket altında yayınlanıyor. http://www.projectsquared.net/

2010’da kurulan diğer yan şirket Finest Ego ise, enstrümantal glitch ve bunun türevlerini bulup dinleyiciyle buluşturuyor. Ayrıca dünyanın her yerinden prodüktörleri bir araya getiren ve sürekli yenilenen bir blog olarak da hizmet veriyor. Isaac Aesili, Lapalux, Om Unit, Monky, Pixelord gibi prodüktörlerin çalışmalarının yer aldığı derlemeleri Finest Ego sayesinde keşfediyorum. http://www.finestego.com/
 
BLACKEST EVER BLACK
http://blackesteverblack.com

Fact Magazine’in editörü Kiran Sande’nin kurduğu Blackest Ever Black ile tanışmam 2010’da oldu. İtiraf etmeliyim ki, Londra’da kurulan ama şu anda merkezini Berlin’e taşıyan bu plak şirketi, dikkatimi ilk olarak adıyla çekti. Siyahın müzikteki karşılığına yakın olduğum için, yakından izlersem beni ilgilendirebilecek seslere çıkacak bir yola açılacağını tahmin etmiştim. Yanılmadım. Blackest Ever Black’in mükemmel kataloğu beni Raime, Tropic of Cancer, Dalhous, Cut Hands, Regis, Black Rain, Lustmord, Vatican Shadow, Dickon Hinchliffe, Alexander Lewis, Barnett + Coloccia ile buluşturdu. Darkwave, endüstriyel tekno, Dark ambient, doom, goth, deneysel post-punk gibi müziğin en karanlık soundlarını sevenlerin bu bağımsız plak şirketinin kataloğuna mutlaka göz atmalarını öneririm. (Hatta dilerseniz, özel olarak bu etiketi ele aldığım radyo programımı da dinleyebilirsiniz. http://www.veganlogic.net/2014/01/vegan-logic-liii-blackest-ever-black.html)

Blackest Ever Black etiketi altında temel olarak yeni çalışmalar yayınlanıyor ama kimi zaman Gareth Williams ve Mary Currie’den “Flaming Tunes”, Officer!’dan “Life At The Water’s Edge” ve “Dead Unique”, Weekend’den “The ’81 Demos” gibi daha önce plak olarak basılmamış ya da hiç yayınlanmamış albümler de dinleyiciye sunuluyor. BEB albümlerinin fiziksel kopyalarını doğrudan kendi internet mağazalarından alabileceğiniz gibi, dijital kopyaları bandcamp sayfalarından edinebilirsiniz. http://blackesteverblack.bandcamp.com/

Blackest Ever Black çatısı altında faaliyet gösteren üç etiket daha var: A14, Confessions 7’’ serisi ve kaset formatında yayın yapan Krokodilo Tapes. “Original street techno ve breakbeat” üzerinde yoğunlaşacağı duyurulan A14’dan ilk olarak aralık ayında Parisli müzisyen Tomas More’un “In Advance of the Broken Arm” adlı single’ı yayınlandı.

DARK ENTRIES
http://www.darkentriesrecords.com

Josh Cheon’u tanır mısınız? Müzik arşivine meraklıysanız muhtemelen tanıyorsunuzdur ama özellikle karanlık synthesizer sounduna tutkunsanız muhtemelen o sizin kahramanlarınızdan biridir. Dark Entries’in öyküsü, Amerikalı DJ ve radyo programcısı Josh Cheon’un 2009’da tesadüfen bir blogda Eleven Pond’un ilk albümünün ebay’de 500 dolara satıldığını görmesiyle başlamış. Gruptan Jeff Gallea’nın “yeniden yayınlamak isteyen olursa konuşalım” şeklindeki notuna yanıt vermiş Cheon, orijinal kopyaları alıp plak için yeniden düzenleyerek elden geçirmiş ve bastırmış. O günden bu yana da inanılmaz bir tutkuyla işe sarılıp her biri arşivlik değerde cevherleri gün ışığına çıkarıyor.

Kirlian Camera, Opera Multi Steel, Trek With Quintronic, Lassigue Bendthaus, Crash Course In Science, Psyche, Victrola, Patrick Cowley, Dark Day, Algebra Suicide, The Danse Society, Borghesia ve daha nice eşsiz grubu bugün yaşatan Dark Entries’in müzik dünyasına katkısı çok değerli. Kasetlerde kalan demo çalışmaları, hiç yayınlanmamış yeraltı müzik dünyasından kayıtları, 30-40 yıl önce yayınlanmış ama artık tek bir kopyası bile kalmamış albümleri yeniden ulaşılabilir kılmak az iş değil.

Dark Entries, sadece eski yeraltı kayıtları yayınlamakla kalsaydı bile önünde saygıyla eğilirdim ama onunla kalmıyor; aynı zamanda günümüzde ana akım dışında kalan deneysel müziklere de yol açıyor. Darkwave Figure Study, RedRedRed, Sumerian Fleet, Cute Heels gibi grupların yeni albümlerini de yayınlıyor. Geçmişi aydınlatırken geleceğe de yol açan, kaset kültürünü bugüne taşıyan sıradışı ve çok yaratıcı bağımsız bir pak şirketi Dark Entries. (Dark Entries’in kataloğundan seçkilere yer verdiğim iki radyo programı yapmıştım. Onları da bu linklerden dinleyebilirsiniz.http://www.veganlogic.net/2014/02/vegan-logic-lvi-underground-80s-322014.html), http://www.veganlogic.net/2014/02/vegan-logic-lvii-underground-80s-ii.html)

DENOVALI RECORDS
http://www.denovali.com

Almanya’da 2005 yılında müzik sevdalısı iki ortak Timo Alterauge ve Thomas Hack tarafından kurulan bağımsız plak şirketi Denovali Records, öncelikle geniş müzik paletiyle dikkat çekici. Deneysel, ambient, electronica, drone, caz ve sound art’a yer verdikleri katalogları, birçok plak şirketini kıskandıracak kadar çarpıcı güzellikte. Alterauge ve Hack, başka işlerden kazanarak kazandıkları parayı, bu şirketi kurup çeşitli müzik organizasyonları yapmaya yatırmışlar. Bu yıl 10. yıllarını kutluyorlar; bunca sene böylesine alternatif bir müzisyen kadrosu ile bu acımasız piyasada ayakta kalmış olmaları gerçekten takdire layık.

Piano Interrupted, Federico Albanese, Contemporary Noise Sextet, Bersarin Quartett, Birds of Passage, Origamibiro, Dale Cooper Quartet & The Dictaphones, Fogh Depot, John Lemke, Kuba Kapsa, Greg Haines, Hidden Orchestra başta olmak üzere yayınladıkları her albüm, bazen melankolik, bazen sersemletici, bazen de yıkıcı ama son derece yoğun hisler yarattığı kesin. Dünyanın farklı yerlerinden bunca olağanüstü müzisyeni bulup Denovali etiketi altında toplamalarını hayranlıkla izliyorum. İster istemez benim açımdan bu plak şirketinden çıkan albümlerin iyi olacağına dair güçlü bir ön kabul söz konusu. Şirket el değiştirmediği sürece heyecan verici yeni keşiflere olanak sağlayacaklarına eminim.

Denovali’den yayınlanan albümler ile ilgili bir diğer önemli özellik de şu: Müzikteki kalitenin yanı sıra, albüm kapaklarına ve tasarımlarına ayrı bir özen göstererek, görsel tasarımı müzikle birlikte bir bütün halinde sanat olarak değerlendiriyorlar. Bu yönleriyle de fark yaratıyorlar. (Denovali Records’a ayırdığım radyo programı için link: http://www.veganlogic.net/2015/01/vegan-logic-cii-denovali-records-1212015.html)

KRANKY
http://www.kranky.net

Bu listedeki en kıdemli plak şirketi Chicago’dan Kranky Records. 1993’te Joel Leoschke ve Bruce Adams tarafından kurulan Kranky’nin mottosu belli: Neyi seversek onu yayınlarız! Bu anlayışla bugüne kadar aralarında Low, Disappears, Godspeed You! Black Emperor, Grouper, A Winged Victory For The Sullen, Boduf Songs, Loscil, Deer Hunter ve Tim Hecker’ın da olduğu isimlerden 200’ü aşkın albüm yayınladılar. Belli bir tür sınırlaması olmadan deneysel, alternatif soundlara yakın duran ama mutlaka belli bir kalitenin üzerinde olan müziklere etiketini verdi Kranky ve yayınladığı her şey ince eleyip sık dokunarak yaratılan bu saygınlığa özgün bir estetiği yansıttı.

İşte bu nedenle, bir depoya bütün yayınladıklarını doldursalar, gözününüzü kapayıp yakaladığınızı alarak gönül rahatlığıyla ayrılabilirsiniz. Sonuçta etiketini üzerine bastığı ilk albüm Labradford’dan “Prazision LP” olan bir bağımsız plak şirketinden söz ediyoruz!

Son 20 yılın en temel alternatif albümlerinin önemli bölümünü yayınlayan Kranky, müzikte kaliteden ve iş etiğinden ödün vermeden geldi bugünlere. Sanatını her şeyden önce gören müzisyenlerle çalıştı ve onlara karşı dürüst oldu. Patron Joel Leoschke, Kranky’nin yayınladıkları arasından favorileri sorulduğunda, “O plakların hepsi benim çocuğum yerinde ve hepsi özel, kamuya açık yerde favorilerimden söz etmem” diyecek kadar özenli.

Düşünecek olursanız, türlü türlü oyunların döndüğü müzik sahnesinde bütün bunları büyük ticari şirketlerin desteği olmadan yapmaları müthiş. (Kranky Records konulu Vegan Logic programı: http://www.veganlogic.net/2015/02/vegan-logic-cv-kranky-records-222015.html

4 Kasım 2014 Salı

DÜNYANIN FARKLI KENTLERİNDEN EN İYİ PLAKÇILAR


4.11.2014

Bir kenti ziyaret edeceğiniz zaman doğal olarak ilgi alanlarınıza göre önceden araştırma yapıp, mutlaka görmek istediğiniz yerleri belirlersiniz. Benim listelerimde daima ayrı bir başlık olarak plakçılar da yer alır. Sorar soruşturur, en iyilerini bulmaya çalışırım. Bu yazıda meraklılarına fikir vermesi açısından farklı kentlerde rastlayıp en beğendiklerimi bir araya getirdim.

12 Tónar (Rejkjavik, İzlanda)

Bugüne kadar gördüğüm plakçılar içinde en keyifli saatler yaşadığım mekan 12 Tónar oldu. Yağmurlu ve serin bir sonbahar günü Reykjavik’in sessiz sokaklarında yürürken, içeri girdiğim andan itibaren müthiş bir sıcaklık hissi yarattı bu mekan. İki katlı ufak bir dükkanda sadece tek bir görevli vardı. Önce raflarda duran CD ve plaklara göz attım ama üzerlerinde hiç duymadığım bir sürü grup ve müzisyen adını görünce, görevliye, “Ben bu isimleri hiç tanımıyorum ama çok merak ediyorum. Bana ne önerirsiniz?” dedim. Verdiği yanıt mükemmeldi: “Ben size önereceklerimi söylerim ama siz de ayrıca istediklerinizi seçin, şuradaki koltuğa oturun, orada CD çalar ve pikap var. Birer birer dinleyin, ben de bu arada size kahve getireyim.” O gün bütün öğleden sonrayı o plakçıdaki eski koltuğun üzerinde müzik dinleyerek geçirdim. Camdan yağmuru seyredip 12 Tónar’ın muhteşem seçkisinde yer alan yeni müzikleri keşfetmek çok mutlu etmişti beni. Sigur Ros, Björk gibi isimlerin sık sık uğradığı bir mekanmış 12 Tónar. Özellikle İzlanda’da yeni çıkış yapan müzisyenlerle bağları kuvvetli. Kendi plak şirketleri de olduğundan ülkenin müzik sektöründe önemli bir etkiye sahipler. Reykjavik’e giderseniz, mutlaka uğramanızı öneririm. Zaten mekan da kentin en merkezi yerinde. Bu arada bir not; Reykjavik’te CD ve plak fiyatları pek uygun değil, beğendiklerinizin hepsini alamasanız da dinleme için ayrıca para ödemek gerekmiyor. http://www.12tonar.is/

The Thing (Brooklyn, New York)

12 Tónar’da rahat ve huzurlu ortamda alışveriş yapmanın keyfinden söz ettim az önce ama şimdi anlatacağım mekan, belki de en rahatsız şekilde plak arayacağınız yer olabilir. New York’un Brooklyn bölgesindeki Greenpoint adlı semtte yer alan The Thing, aslında kitap giysi ve çeşitli eşyaların bulunduğu ikinci el satış yapılan bir dükkan ve aynı zamanda bir plak cenneti. Cennet diyorum ama aslında plakların herhangi bir sıralamaya bağlı olmadan raflara yığıldığı, içeri güneş ışığının girmediği, tozlu plaklar arasından istediğinizi bulmak için çok emek ve zaman harcamanız gereken bir yerden söz ediyorum. “Öyleyse neden o kadar zahmete gireyim?” diye sorabilirsiniz ama plakların değişmeyen fiyatı 2 dolar! Üstelik dükkanın gerçekten ender bulunan cevherlerle dolu bir koleksiyonu var. New York’taki en büyük koleksiyonların birinden söz ediyoruz. 10 yılı aşkın bir süredir aynı mekanda hizmet veren The Thing, adeta ince uzun bir koridoru andıran bağımsız bir dükkan. Burada müzik meraklılarının plak arayışını izlemenin keyfi bir başka ama şunu da hatırlatmak isterim: Toza karşı yanınıza eldiven ve maske almanızı öneririm. İlginç bir müzik alışverişi için burayı es geçmeyin. https://plus.google.com/110226195971564876144/about?gl=tr&hl=en

Piccadilly Records (Manchester, İngiltere)

New wave/post punk patlaması sırasında 1978’de The Smiths, Happy Mondays ve The Stone Roses gibi Manchester gruplarının plaklarını satarak işe başlayan Piccadily Records, giderek kentin müzik sahnesinde temel bir yer edindi. 2000 yılından bu yana internet üzerinde de satışa başladılar. Bugün kataloglarında aklınıza gelebilecek her tür müzik bulunuyor. Manchester’da çok sayıdaki plak dükkanı içinde aradıklarımı istisnasız bulabildiğim mekan burası. Piccadilly Records’ın bir özelliği de çalışanlarının derin müzik bilgisi; herkesin ayrı bir uzmanlık alanı var. İlgilendiğiniz tarzı söylediğinizde, sizi o konuda uzman olan çalışana yönlendiriyorlar, o da size heyecanla bilgi veriyor. Tür çeşitliliğinin yanı sıra, alt türler ve onların da farklarına odaklanan çok ayrıntılı bir bilgilendirme söz konusu. Tanımadığınız bir grubun plaklarının ya da CD’lerinin üzerinde bile daha ilk okuyuşta iyi bir fikir edinmenizi sağlayacak notlar konuluyor. Piccadilly Records’ı işletenlerin ve orada çalışanların hepsinin işini çok severek yaptığı belli. Bu da o dükkanla müzik aracılığıyla gelişen, görünmeyen ama güçlü bir bağ kuruyor aranızda. http://www.piccadillyrecords.com/counter/index.php

Waterloo Records (Austin, Texas, ABD)

South by Southwest için Austin’e gittiğim bir yıl keşfettim bu dükkanı. Oldukça büyük bir mekan ve koleksiyonu da epey geniş. Bir plak dükkanına gittiğimde koleksiyonun iyi olup olmadığını anlamak için aradığım birkaç isim var; onların plaklarını satıyorlarsa hanelerine kocaman bir artı koyuyorum. Bunlardan birisi The Durutti Column. Waterloo’da popüler isimlerin arasında uzun zamandır aradığım DC plaklarını bulunca, o kadar çok sevinmiştim ki, bu dükkanı unutmam olanaklı değil.1982’den beri Austin’de faaliyet gösteren bağımsız Waterloo Records, kentin müzik sahnesini destekleyen en temel kurumlardan birisi. Mekan da el verdiğinden, içinde sık sık konserler, imza günleri düzenleniyor. Austin’e giden bir müzik sevdalısının, bir değil birkaç kere ziyaret etmek isteyeceği kadar cazip bir mekan. http://www.waterloorecords.com/

Kontra Plak (İstanbul, Türkiye)

Kuruluşunun en başından beri öyküsünü bilip, gelişimini de yakından izlediğim Kontra Plak’ın yeri ayrı. Galatasaray’da kurulduğu 2012’den beri müzikseverler için bir uğrak yeri haline gelen mekanın en önemli özelliklerinden birisi samimi havası. Orada bir plak dükkanı olduğunu bilmeseniz bile kaldırımda yürürken kulağınıza çarpan güzel müziğe duyarsız kalamıyorsunuz. Farklı türlerde hem yeni hem de ikinci el plak/CD satışı yapılan mekanda, ilgilendiğiniz albümü dinleme olanağınız da var. Ayrıca pikap, tişört gibi müzikle ilgili aksesuarlar da bulunuyor. Record Store Day’de gerçekleştirilen zengin kutlama programına, imza günlerine ve Dinleme Odası gibi bağımsız bir müzik etkinliğine ev sahipliği yapan Kontra Plak’ın ardındaki sır, dükkanı büyük bir müzik tutkusuyla işleten sahibi Okan Aydın. Turistlerin, hatta konser için kente gelen ünlü müzisyenlerin de keşfedip uğradığı mekaj, kısa zamanda İstanbul müzik sahnesinin önde gelen destekleyicilerinden biri oldu. http://www.kontrarecords.com/

Spacehall (Berlin, Almanya)

Kentin Kreuzberg adlı semtinde yer alan bu plakçı, özellikle elektronika, dub step, house ve tekno dinleyicilerinin mutlaka görülmesi gereken yerler listesinde yer almalı. Hip-hop, indie ve rock’ı da ihmal etmiş değiller ama ilk saydıklarımda iddialılar. Yeni çıkanlar yanında, ender bulunan plak ya da CD’lere de rastlayabileceğiniz oldukça geniş bir mekan burası. Birçok ünlü DJ’in de müşterisi olduğu Spacehall’un içine girer girmez, endüstriyel görüntülü karanlık dekorasyonun da etkisiyle, dış dünyadan soyutlanıp başka bir aleme geçiyorsunuz. Hem yeni ürün alabiliyor hem de ikinci el alışveriş yapabiliyorsunuz. Eğer internetten alışveriş yapmak isterseniz o da olanaklı. http://www.spacehall.de/shop/

Link: Bu yazı, 25 Eylül 2014 tarihinde redbull.com.tr'de yayınlanmıştır.

Translate