8 Haziran 2016 Çarşamba

ALTERNATİF MÜZİK SAHNESİNDEN 5 KEŞİF


By on 13:21:00

8.6.2016

DRAB MAJESTY

Parlak ruju ve renkli göz farıyla dikkat çeken palyaçovari makyajı, birkaç günlük sakalları ve cinsiyetini belirsizleştiren giysileriyle 1.93 boyunda bir insanı sahnede canlı görünce ilk izleniminiz ne olur? Sanki Genesis P. Orridge’in izinden giden ama içinde biraz Ziggy Stardust döneminden Bowie, biraz Gary Numan, biraz da Alice Cooper olan bu sıradışı müzisyen için “Los Angeles’ın en göz alıcı ve en uçuk sahne karakteri” deniyor. Asıl adıyla Andrew Clinco, Hollywood’da doğmuş, annesiyle kiliselere giden bir Katolik olarak yetiştirilmiş ve aynı zamanda Sunset Bulvarı’ndaki kentin transseksüel camiasını gözlemleyerek büyümüş. Bu enteresan etkileşimlerin sonucunda ortaya çıkan Deb Demure, klasik bir “drag” değil; izleyicilerin kadın ya da erkek sanatçıya dair beklentilerinden kurtulmak için özellikle yarattığı bir sahne karakteri. Drab Majesty ise onun sahnedeki varlığının adı.

Görüntüsüyle cinsiyetleri yok ederken, müziğiyle 80’lerin new wave tınılarını, New Order’ı andıran pop, Joy Division karanlığı ve Slowdive tarzı shoegaze ile buluşturarak zarif bir sound elde etmiş Deb Demure. Adeta bir büyücünün görsellerle yaptığını seslerle yaparak dinleyicisini hipnotize ediyor. 2012’de kaset formatında yayınladığı “Unarian Dances” adlı kısaçalarından sonra ilk albümü “Careless”ı Dais Records etiketiyle 2015’te çıkardı.



AKIN SEVGÖR 

1989 Ankara doğumlu besteci, prodüktör Akın Sevgör, modernize edilmiş geleneksel sesleri kendine özgü bir elektronik müzik senteziyle buluşturduğu ilk albümü “ArsNova” ile dikkatleri çekmeyi başardı. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda aldığı klasik müzik eğitimi, sonradan yöneldiği elektronik müzikle belli ki ona yeni kapılar açmış. Audiology Records etiketiyle yayınlanan albüm, günümüzde piyano odaklı pek çok bestenin elektronik bir altyapı ile zekice işlendiğinde sınırların etkileyici bir şekilde yok edilip farklı bir sound elde eldilebileceğini gösteriyor. Bu açıdan ülkemizde yenilikçi bir yaklaşımı temsil ettiği söylemek olanaklı.

Sevgör’ün hayatındaki farklı dönemleri yansıtan ve tamamı kendisine ait olan sekiz şarkı da oldukça dinamik kurgu ve zengin armonilere sahip. Hüzün, hayal kırıklığı, beklenti, özlem gibi farklı duyguları dinleyiciye yetkinlikle hissettiren, baştan sona engelsiz akıp giden bir albüm olmuş “ArsNova”. Sadece elektronik müzik dinleyicilerinin değil, piyano odaklı elektro-akustik kayıtlara ilgi duyanların da albümü tümüyle dinlemesini öneririm.


JAKUZİ 

Daha önce Peygamber Vitesi ile yaptığı kayıtlarla tanıdığımız Kutay Soyocak’ın Taner Yücel ile birlikte oluşturduğu yeni proje Jakuzi’nin ilk albümü Domuz Records etiketiyle dijital ve kaset formatlarında yayınlandı. Fantezi Müzik ismini taşıyan albüm, 80’ler synth/post-punk/indie kayıtlarını sevenleri hemen kavrayacak bir soundun Türkçe sözlerle çok başarılı bir buluşması. Sekiz şarkının yer aldığı albümde vokal ve şarkı sözleri Kutay Soyocak’a; beste, prodüksiyon ve miks Taner Yücel’a ait. Ayrıca “Her An Ölecek Gibi” adlı şarkıda davulda Can Kalyoncu ve bas gitarda Canberk Ünsal katkıda bulunmuş.

Soyocak’ın 80’leri yansıtacak şekilde vokalini istediği gibi olumlu anlamda eğip bükebildiği, indie lo-fi kayıtlara özgü atmosferi günümüze doğallıkla taşıyabilen alkışlanacak bir albüm olmuş “Fantezi Müzik”. Jakuzi’nin sahne performanslarını merakla bekleyeceğiz.


THE KVB 

Shoegaze gitarları, minimal synth melodileri, hipnotik davul vuruşları ve efektli vokalleri soyut imajlarla buluşturan İngiliz audio-visual projesi The KVB, 2010’da Nicholas Wood ve Kat Day tarafından kuruldu. O zamandan bu yana özel hayatlarında ortak romantik bir ilişkiyi de sürdüren ikili, 2011’den beri bu isim altında tekli, kısaçalar ve albüm yayınlamaya devam ediyor. Fakat hak ettikleri değeri gördüklerini düşünmediğim için bu seçkide yer verip dikkat çekmek istedim.

Geoff Barrow’un plak şirketi Invada Records etiketiyle çıkan yeni albümleri “Of Desire”, birisi ile birlikte olmaya duyulan özlem ve birlikte yaratılan dünyada kaybolma temasının yönlendirdiği karanlık romantizmin iyi bir örneği. Neo-psychedelic, minimal wave, lo-fi elektronik ve darkwave kayıtlara özgü saflıkla birlikte aykırı bir duruşu iç içe geçiren sağlam bir temeli var. Belki de tüm albüme damgasını vuran temanın etkisi bu: İnsanları birbirine çeken ve sonra da ruhlar arasında çatışma yaratan bir dünyanın izleri var.


REHA KULDAŞLI 

Akın Sevgör gibi İstanbul’da yaşayan ve ilk albümünü yayınlayan bir diğer müzisyen de yeni keşiflerimiz arasında. Çeşitli gruplarda çaldıktan sonra müzikal yolculuğunu tek başına sürdüren Reha Kuldaşlı, bir süredir ambient, enstrümantal rock, darkwave ve shoegaze gibi farklı türleri buluşturan deneysel kayıtlar yapıyor. Soundcloud üzerinden takip edip beğendiğim kayıtlarını mart ayında “Eschatological Landscapes” adı ile bir dijital albüm olarak Bandcamp üzerinde yayınladı.(https://rehakuldasli.bandcamp.com/releases) Darkwave, post-rock, post- black metal temaları içeren bestelerinde kimi zaman melankolik kimi zaman da daha aydınlık bir ruh hali var. Bu anlamda kendisini tür ya da tema açısından sınırlamaması, dinleyicinin merakını cezbedici bir özellik.

Ağırlıklı olarak enstrümantal olan şarkılar arasında kendi vokalini kullandıkları da var. Besteleri kendisine ait, enstrümanları kendisi çalıyor, kendi vokalini kullanıp kayıtları kendisi yapıyor ve internet üzerinde bağımsız bir müzisyen olarak albüm yayınlayıp tümüyle kendin yapçı etiği sürdürüyor Reha Kuldaşlı. Yolu açık olsun.



(Bu yazı ilk olarak Red Bull Muzik'te yayınlanmıştır.)

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate