8 Ekim 2015 Perşembe

TARİHİ MEKANDA TARİHİ KONSER!


By on 12:57:00

8.10.2015

(Bu yazı ilk olarak turne açılış konserinin ertesi günü redbullcom.tr'de yayınlandı.

PULA - Pink Floyd’un efsane gitaristi ve vokalisti David Gilmour, 18 Eylül’de yayınlanacak dördüncü solo albümü “Rattle That Lock” için çıktığı dünya turnesinin açılış konserini dün gece Hırvatistan’ın Pula kentinde verdi. 5 Eylül’de Brighton’daki hazırlık mahiyeti taşıyan konserin ardından merakla beklenen Pula konseri, 1. yüzyılda inşa edilen ve bugün Pula Arena olarak bilinen muhteşem bir amfitiyatroda gerçekleşti. 20 yüzyıl önce gladyatör ve hayvan dövüşlerinin yapıldığı bu tarihi tiyatroda dün akşam 20 bin kişi insan uygarlığının yetiştirdiği en nadide müzisyenlerden birini ayakta alkışladı.



David Gilmour’un gitarından çıkan eşsiz melodileri dinlerken bir ara gökyüzünde kayan bir yıldız gördüm. 1. yüzyılın şiddet dolu ilkel etkinliklerine sahne olan bu olağanüstü yapı, 21. yüzyılda artık insanları müzik etrafında buluştursa da; ne gariptir ki, David Gilmour’un şarkılarında söz ettiği kimi gerçekler insanlığın hâlâ şiddetin pençesinden kurtulamadığının da bir kanıtı. Bunu özellikle yeni albümde yer alan “In Any Tongue” adlı şarkıyı dinlerken çok yoğun hissettim ve benim açımdan konsere damgasını vuran an da bu oldu. Islık sesiyle başladı şarkı; “What he has done/God help my son” sözlerini duyduğum sırada sahnedeki dev yuvarlak ekranda şarkı için özel yapılan bir animasyon video yayınlanıyordu. Ellerinde taramalı tüfeklerle bir köyü basan askerlerin karşısına aniden kucağında bir koyunla birlikte bir adam çıkıyor. Yalvaran gözlerle ateş etmemelerini istiyor. Köylünün hem kendisinin hem de koyunun hayatını kurtarmak için koşup kaçarken yaşadığı korku, askerlerin onun peşinden giderken yüzlerinde beliren ürkütücü ifade, sonra köy sokaklarında askerlerin karşısına çıkan çocuklar ve titreyen görüntüler eşliğinde insanın ruhunu derinden sarsan sahneler... En sonunda patlayan silahlar ve bombalarla herkesin öldüğü, tüm yaşamın yok edildiği görüntüler... Böyle iç yakan bir dehşeti anlatan şarkı, belli ki David Gilmour’un (belki de daha çok sözleri yazdığı için eşi Polly Samson'un) son yıllarda dünyada olup bitenlere yanıtı. Şarkının insan ruhunda yarattığı dalgalanma öylesine güçlü ki, uzun zamandır bir konserde bu kadar sarsılmamıştım. Türkiye’de son haftalarda yaşanan acı verici olayların aklımdan hiç çıkmadığı bir döneme denk geldiğinden etkisi iyice arttı sanırım. Albüm kaydında David Gilmour’un oğlu Gabriel’in piyano çaldığı bu şarkının orkestrasyonunu Polonyalı müzisyen Zbigniew Preisner yapmış.

Konseri anlatmaya, sıradışı bir şekilde, doğrudan beni en çok etkileyen anla başladım ama 20 dakikalık ara ile birlikte toplam üç saat süren konserde çalınan 21 şarkının her birisi de tek kelimeyle şahaneydi. Profesyonelliğin en üst seviyeye çıktığı, David Gilmour ile birlikte sahnede ona eşlik eden Phil Manzarena (gitar), Guy Pratt (bas gitar), Steve DiStanislao (davul, perküsyon), Kevin McAlea (klavye), Theo Travis (saksofon, klarnet), Jon Carin (klavye), Bryan Chambers (geri vokal) ve Louise Marshall (geri vokal), birbirini mükemmel tamamlayan bir ekip oluşturmuştu. “Rattle That Lock”un enstürmantal açılış şarkısı “5 AM”in kuş sesleri ile başlayan konser, albüme adını veren şarkı ile devam etti. Bir kafesten ardı ardına hızla çıkan kargaların özgürlüğe uçuşunu izledik sahnedeki video ekranda. Gilmour’un eşi ve birçok şarkısının söz yazarı olan Polly Sampson’un seylediğine göre, yeni albümün temel teması “zamanın tadını çıkar, günü yakala, geleceğe bak, korkma ve kendini tutma” diye özetleniyor. Şarkı da hem sözleriyle hem de videosuyla bu hissi tam anlamıyla yakalamış.

Klavye ve klarinet tınılarıyla hafif bir Akdeniz/Balkan havası estiren yeni şarkı “Faces of Stone”dan sonra dinleyicileri “İyi akşamlar. Güzel Pula kentine geldiğiniz için teşekkür ederim. Benim buradaki ilk konserim. 18 Eylül’de yayınlanacak yeni albümden şarkılarla başladık. Ona yine döneceğiz ama daha iyi bildiğiniz bir şarkı var sırada,” diyerek selamlayan Gilmour, Pink Floyd’dan “Wish You Were Here”i çaldı. Tahmin edilebileceği gibi, Pink Floyd klasikleri konserde en çok heyecanı yaratan şarkılar oldu. Konser boyunca çalınan 21 şarkının 8’i yeni albümdendi; 12’si “Money”, “Time”, “Us and Them”, “High Hopes”, “Shine on You Crazy Diamond”, “Fat Old Sun”ın da aralarında olduğu Pink Floyd klasikleriydi ve biri de Gilmour’un 2006 solo albümü “On An Island” ile aynı adı taşıyan şarkıydı. Dinleyici kitlesinin içinde Pink Floyd tişörtlü izleyicilerin çoğunlukta olduğunu düşünürsek, herkesin umduğu gibi kusursuz bir konser deneyimi yaşadığını söyleyebiliriz.

20 dakikalık aradan önce ilk yarıda çalınan yeni şarkılardan birinden özellikle söz etmek istiyorum. Çünkü “A Boat Lies Waiting”, Gilmour’un 2008‘de yaşamını kaybeden Pink Floyd üyesi Richard Wright’ın anısına yazdığı bir piyano baladı. Aslında 18 yıl önce oğlu için bir mini CD çalar üzerinde kaydedip bestelediği ve o zamandan beri duran bir melodiyi Phil Manzanera’nın teşvikiyle arşivden alıp şarkı haline getirmiş. Deniz yolculuğunu çok seven Wright’ın anısını yaşatan şarkı, dokunaklı müziğiyle albümün en özel şarkılarından birisi kuşkusuz.

David Gilmour’u ilk kez canlı dinlediğim bu konserden sonra aynı şarkıları Roger Waters’dan da canlı dinlemiş birisi olarak ister istemez bir karşılaştırma yaptım. Set arasında yanımda oturan ve konsere kızıyla gelen Hırvat bir müziksever babanın sorusu üzerine bu konuda konuştuk. Roger Waters’ın 2006”da İstanbul’da verdiği “The Dark Side on the Moon” konserinde “Money”i dinlerken, kullanılan surround ses sistemi nedeniyle paralar sanki başımdan aşağıya dökülüyor gibi hissetmiştim; etkisi çok yoğundu. Waters’ın sahne tasarımları, videoları her zaman daha gösterişli oldu. Gilmour’un sahne tasarımı daha sade görünüyor ama video ekran çok akıllıca tasarlandığından renkli ışık oyunları ve çarpıcı videolarla sahneyi çok etkili kullanıyor. Waters’ın sesinde agresyon daha belirgin; Gilmour’un üstünlüğü ise gitardaki tartışılmaz ustalığı. Sonuçta her ikisi de müzik tarihine geçen unutulmaz Pink Floyd soundunun ayrılmaz bir parçası ve bana göre ikisi de o eşsiz mirası sahneye büyük bir başarıyla taşıyor.

Pula Arena’nın tribünlerinde ve zemine yerleştirilen sandalyelere oturarak konseri dinleyen kitlenin topluca ayağa kalktığı an, konserin en güzel dakikalarındandı. 1987 tarihli Pink Floyd albümü “A Momentary Lapse of Reason”da yer alan David Gilmour imzalı “Sorrow’un etkisiyle iyice dağılıp adeta başka bir dünyaya geçiş yaptığımız bir anda “Run Like Hell”in ilk notalarıyla birlikte ayağa fırladık. Sanki bir şok yaşamış gibiydi kitle. Yabancılaşmış, huysuz bir rock yıldızının kendisinin faşist bir diktatör, dinleyicilerin ise öfkeli bir kalabalığa dönüştüğünü gördüğü halüsinasyonu anlatan şarkının, 34 yıl sonra 20 bin kişi üzerinde yarattığı etki görülmeye değerdi.

“Run Like Hell”in bitişiyle sahneden teşekkür ederek ayrılan Gilmour ve ekibinin bis yapması için gösterilen yoğun tezahürat gerçekten inanılmazdı. Yerdeki tahta platformlara ayakkabılarıyla vuranların çıkardığı seslere ıslıklar, alkışlar karışınca sağır edici bir gürültü yaşandı. Ama buna gerçekten değdi. Çünkü birkaç dakika sonra “Time”, “Breathe” ve kapanışı yapan “Comfortably Numb”ı dinledik. Roger Waters, David Gilmour, Nick Mason ve Richard Wright’ın 2005‘te Pink Floyd olarak birlikte son çaldıkları şarkıydı bu. Pink Floyd artık tarihe mal oldu ama David Gilmour’un bu şarkıdaki gitar solosunu canlı dinlemek, uzun yıllardır hayallerimden biriydi. Bu hayali onca yıl sonra yaşayan bir müziksever olarak Pula Arena’dan ayrılırken içimdeki hissi kelimelerle anlatamam. Sohbet ettiğim Hırvat baba aradaki sohbetimizde, “Onca yolu bu konser için mi geldiniz?” diye sormuş ve evet yanıtını alınca biraz şaşırsa da beni takdir etmişti. Konserin sonunda kendisi de Gilmour’u ilk kez canlı dinleyen birisi olarak bana döndü ve “Ne düşünüyorum biliyor musunuz; değil İstanbul’dan dünyanın öbür ucundan gelmeye bile değerdi!” dedi. Tarihi Pula Roma amfitiyatrosunda tarihi bir gece biterken benim de ruhum artık daha zengindi.


Setlist:

--1. Set

5am
Rattle That Lock
Faces Of Stone
Wish You Were Here
A Boat Lies Waiting
The Blue
Money
Us And Them
In Any Tongue
High Hopes

--2. Set

Astronomy Domine
Shine On You Crazy Diamond
Fat Old Sun
On An Island
The Girl In The Yellow Dress
Today
Sorrow
Run Like Hell

--Bis

Time / Breathe(reprise)
Comfortably Numb

(Fotoğraflar Robert Hinterleitner'e aittir. Bir karşılık beklemeden bana fotoğraflarını kullanma izni verdiği için kendisine müteşekkirim.)

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate