22 Ocak 2015 Perşembe

2014'ÜN EN İYİ ORİJİNAL FİLM MÜZİKLERİ


By on 16:39:00

22.1.2015

Sinemanın beni en çok ilgilendiren alanıdır müzik. Birçok filmi özellikle müziğin nasıl kullanıldığını görmek için izlediğimi itiraf etmeliyim. 2014 boyunca beyazperdede (ve sınırlı da olsa ekranda) gördüğüm filmleri, dinlediğim film müziklerini bu açıdan değerlendirdim ve aşağıdaki liste ortaya çıktı. Bu yazıda, birçok farklı müzisyenin şarkılarından oluşan soundtrack albümleri değil, belli bir film için özel olarak bestelenen müzikleri yani “original film score” denilen kategoriyi değerlendirdim. Başlık olarak film müziği dedim ama arada bir tane televizyon dizisi var; o kadar iyi ki onu listeden çıkarmadım. Listeyi hazırlarken belli bir sıralama gözetmedim. Umarım film müzikleriyle ilgilenenlere iyi bir öneri oluşturur bu yazı.

The Double - Andrew Hewitt
Dostoyevsky’nin kısa romanından sinemaya uyarlanan ve Richard Ayoade’nin yönettiği bu İngiliz kara komedisi, 2013 tarihli ama müzikleri bu yıl yayınlandı. Hayatı ev ile iş arasında gidip gelmekten ibaret olan çekingen ve içine kapanık Simon’ın yalnızlığı giderek depreşirken, bir gün iş yerine dış görünüş olarak tamamen ona benzeyen bir çalışanın gelmesiyle her şey değişir. Çünkü bu kişi karakter olarak Simon’ın tam tersidir ve kısa sürede neşesiyle, karizmasıyla popüler olur. Andrew Hewitt, Simon’ın aklının kontrolünü yitirme sürecinin anlatıldığı filme uygun olarak gerilim dozu yüksek, paranoya ile örtüşebilecek tekinsiz ve karanlık bir sound yaratmış.

Oldboy - Cho Young-Wuk

Güney Koreli yönetmen Park Chan Wook’un 2003 tarihli kült filmi Oldboy, 10 yıl sonra Hollywood’un eline düştü ve yeniden çekildi. Orijinali 1996-98 arasında yayınlanan bir çizgi romandan sinemaya uyarlanan film, ensest gibi ağır bir konuya sıradışı bir senaryo ile yaklaşıyor. Bu yazının konusu, Spike Lee’nin böyle bir filmi yeniden çekerken ne yaptığı değil, Cho Young-Wuk ile birlikte Shim Hyun-Jung, Choi Seung-Hyun, Lee Ji-Su’nun katkısıyla ortaya çıkan film müzikleri. Bu yıl ilk kez plak olarak yayınlanan orijinal film müziği, filmdeki karakterlerin duygusal çalkantılarını ve dönüşümlerini yansıtmak için orkestra müziği ile elektronikayı buluşturmuş ancak bunu yaparken elektronik sesleri geri plana çekerek organik bir sound elde etmeyi başarmış. Vahşi sahnelerde gerilen yaylılar, kimi sahnelerde yerini romantik valslere bırakıyor; müziğin çok etkileyici kullanıldığı filmlerden birisi.

The Grand Budapest Hotel - Alexandre Desplat

Daha önce Wes Anderson’ın “Fantastic Mr. Fox”, “Moonrise Kingdom” adlı filmlerinde de çok başarılı müziklere imza atan Fransız besteci Alexandre Desplat, bu kez Osipov State Russian Folk Orchestra ile kaydettiği müziklerde filmin ruhunu yetkinlikle yansıtıyor. Wes Anderson’ın “Biraz Çek, biraz Macar, biraz Polonyalı, biraz Alman ve biraz da Culver City’deki 1930’ların Holloywood stüdyosu” diye tanımladığı hayali bir otelde geçen filmin müziklerinde bu tanıma uygun olarak hepsinden esintiler var; Vivaldi ve Rus folk müziği etkilerinin bir parça daha öne çıktığını da söylemek mümkün. Baştan sona dinlemesi çok keyifli bir albüm.

Whiplash - Justin Hurwitz

29 yaşındaki Amerikalı yönetmen Damien Chazelle’in “Whiplash” adlı filmi acımasız bir caz ustasıyla genç davulcu öğrencisi arasındaki gerilimli ilişkiyi konu alıyor. Filmin müziklerini yönetmenle Harvard üniversitesinde aynı grupta çaldığı ev arkadaşı Justin Hurwitz yapmış. “Whiplash”, müzik etrafında dönen bir film olsa da, kanımca asıl teması bir başkası üzerinde duygusal baskı kurma ve güç kullanımı. Hurwitz de film için yaptığı müziklerde, karakterlerin zihinsel/duygusal iniş çıkışlarına paralel olarak sesleri manipüle etmiş. Ayrıca benim gibi 40’lı, 50’li yılların caz soundunu seviyorsanız soundtrack albümü öneririm.

The Knick - Cliff Martinez

“The Knick”, listedeki filmlerden farklı; çünkü DC Comics’in Hellblazer çizgi romanından uyarlanan ve 1900’lerin başında bir hastanede geçen olayları konu alan bir televizyon dizisi bu. Steven Soderbergh’in yönettiği dizinin müzikleri öyle çarpıcı ki, listede yer alması gerektiğini düşündüm. Synthesizer soundunun ustası olan Cliff Martinez’in minimalist elektronik müzikleri, bu yıl beni en çok etkileyenlerden birisi oldu. Steven Soderbergh ile 1989 tarihli “Sex, Lies and Videotape” adlı filmden bu yana aralarında “Traffic”, “Solaris” gibi birçok filmde birlikte çalışan Martinez, “The Knick” için synth’lerin yanı sıra, Kristal Org olarak bilinen (Cristal Baschet) camdan yapılma enstrümanı da kullanmış. Diziyi izleme olanağınız yoksa bile orijinal film müziklerinin yer aldığı albümü mutlaka edinin derim.

My Life Directed by Nicolas Winding Refn - Cliff Martinez

Oyuncu ve yönetmen Liv Corfixen’in yönettiği belgesel, eşi Danimarkalı film yönetmeni Nicolas Winding Refn’in hayatını konu alıyor. Martinez’in daha basit melodilere yöneldiği bu film müzikleri, dinleyiciyi farklı bir atmosfere taşımakta oldukça başarılı. “The Knick”teki büyüleyici atmosfer bu filmin müzikleri için söylenemese de, Martinez’in elektronik dokunuşları her zaman kendini belli ediyor.    

Cold in July - Jeff Grace

Yönetmen Jim Mickle, dram, gerilim ve polisiye karışımı “Cold in July” adlı filmininin müziklerini “The Innkeepers”, “The House of the Devil” ve “The Last Winter” filmleri için yaptığı çalışmalarla tanınan besteci Jeff Grace’e emanet etmiş. Filmin havasına uygun olarak retro electronic seslerin öne çıktığı müzikler, özellikle 80’lerin syntesizer soundunu sevenlere ilginç gelecektir.

McCanick - Jóhann Jóhannsson

Josh C. Waller’ın yönettiği gerilim/drama filmi “McCanick”in müziklerini İzlandalı besteci ve prodüktör Jóhann Jóhannsson yapmış. Bir narkotik dedektifinin geçmişiyle ilgili gerçeği bilen zararsız bir suçlunun peşine düşüşünü anlatan filmde, klasik müziği elektronik müzikle buluşturmadaki ustalığını sergiliyor Jóhannsson. Özellikle Max Richter ve Clint Mansell gibi klasik orkestrasyon ile elektronik sesleri bir araya getiren bestecilerin müziklerini sevenlerin Jóhannsson’ın bu film için yaptığı çalışmayı baştan sona dinlemesini tavsiye ederim. “McCanick”in müzikleri, filmden bağımsız olarak melankolik bir yolculuğa çıkarıyor insanı...

The Theory of Everything - Jóhann Jóhannsson

James Marsh’ın yönettiği “The Theory of Everything”, Stephen Hawking’in hayatını eşinin yazdığı kitaptan sinemaya uyarlayan romantik bir biyografik drama. Jóhannsson, filmde anlatılan duygular çok yoğun olduğundan ayrıca müzikle altını çizmeye gerek olmadığını, bu film için hem neşeli, hem gizemli, hem de hüzünlü anlara uyacak müzikler bestelediğini belirtiyor. Uzun bir sürece yayılan son derece ilginç bir hayat hikayesinde, birbirinden çok farklı duygulara odaklanan sahneler için müzik yapmak, her müzisyenin harcı değil. Ancak Jóhannsson, orkestra soundunu çok etkin kullanarak bu işin altından kalmış görünüyor. Filmi henüz beyazperdede izleyemedim ama çok renkli ses paletinden oluşan müziklerini dinleyerek bu izlenimi edindim.

Gimme Shelter - Ólafur Arnalds

Bir diğer yetenekli İzlandalı müzisyen Ólafur Arnalds, bu yıl en iyi film müziklerine imza atanlar arasında yer alıyor. Gerçek olaylara dayanan film, hamile kalan evsiz bir gencin başına gelenleri konu alıyor. Ron Krauss’un yönettiği bağımsız drama filminin müziklerini her zamanki duyarlı melodileriyle dokumuş Arnalds. Film için piyano ve yaylıları öne çıkaran minimalist modern klasik tarzında parçalar bestelemiş ve müziğine yakınlık duyanları şaşırtmamış.

Interstellar - Hans Zimmer

Bir bilimkurgu meraklısı olarak, yılın en çok konuşulan filmlerinden biri olan Christopher Nolan imzalı “Interstellar”dan çok etkilendiğimi söyleyemem ama Hans Zimmer’in müziklerinde başrolü verdiği 1926 yapımı Harrison & Harrison marka borulu orgun sesine tutkunum. Zimmer’in çarpıcı müziklerini kaydetmek için 34 yaylı, 24 nefesli saz, 4 piyano ve 60 kişilik bir koro bir araya gelmiş ama beni çarpan o eski org oldu. Filmi izleyenler hatırlayacaktır; kamyonetle mısır tarlasının yarılarak geçildiği bir sahne vardı. O sahnede çalan “Cornfield Chase” adlı parça, aklımdan hiç çıkmadı. Bir bilimkurgu filminde yer alan telaş, heyecan, coşku ve gizem dolu bir sahnenin, kulaklarımdaki karşılığını bu kadar etkileyici bir şekilde org soundu ile bulması heyecan vericiydi.

I Origins - Mike Cahill

Yine bir bilimkurgu filmi olan Mike Cahill’in yönettiği “I Origins”, iki moleküler biyoloğun evrim teorisiyle ilintili olarak gözlerin evriminin tüm aşamalarını keşfedişini anlatıyor. Drone ve yumuşak perküsyonların kullanıldığı atmosferik bir sound var müziklerde. Will Bates ve Phil Mossman’ın işbirliği ile ortaya çıkan müziklerde elektronik sesler bilimkurguya özgü fütüristik havayı yaratırken, atmosferik soundun filmde var olan ruhani hissi de vermeye yönelik olduğunu düşünüyorum.

Under the Skin - Mica Levi

Jonathan Glazer’ın yönettiği “Under the Skin”i izleyenler fark etmiştir mutlaka; Scarlett Johansson’ın insan görünümünde dünyaya gönderilen uzaylı karakter Isserley’i canlandırdığı filmde müzik de ona uygun bir tuhaf çekicilik yansıtıyordu. Isserley, yol kenarında otostop çeken erkekleri önce cazibesiyle uyuşturup, sonra kendi gezegenine gönderirken yaşanan gizemli sahnelerde müzik ana karakterlerden biriydi. Filmi izledikten sonra aklımda kalan en önemli öğe, olağanüstü bir etki yaratan müzikti diyebilirim.

Only Lovers Left Alive - Jozef Van Wissem ve Sqürl

Jim Jarmush’un vampir filmi “Only Lovers Left Alive”ın Jozef Van Wissem ile Sqürl imzalı müziği, bu yıl en çok dikkatimi çekenler arasındaydı. Film 2013 tarihli ama müzikleri albüm olarak bu yıl çıktı. Hollandalı minimalist ve ut yorumcusu Wissem ile tersine gürültülü davul ve gitar seslerine düşkün marjinal rock grubu Sqürl üçlüsünün (Jim Jarmush, Shane Stoneback ve Carter Logan’dan kurulu) müzikleri, Amerikan filmlerinde duyulan alışılagelmiş soundlardan çok farklı. Jozef Wissem’in ut odaklı parçaları, bazen tek başına, bazen de Sqürl’ün katkılarıyla yeniden yaratılarak kullanılmış. Bunun nedeni de, filmde başroldekilerden biri olan müzisyenin müziğini yaratmak. Jim Jarmush’un filmlerinde müzik kullanımına dair izlediği yöntemi uzun zamandır hayranlıkla izliyorum ama bu filmdekini ayrıca müthiş yaratıcı bulduğumu belirtmeliyim.

Birdman - Antonio Sánchez

Alejandro González Iñárritu’nun yönettiği yılın en başarılı bağımsız filmlerinden biri olan “Birdman”in Meksikalı davulcu Antonio Sánchez’in elinden çıkma müzikleri, filmin kendisi kadar ilginç. Yönetmenin filmi ayrı ayrı sahnelerden oluşturmak yerine adeta kesintisiz tek bir bütün gibi çekme kararına uygun olarak, müzikleri de Mahler, Rahmaninof ve Çaykovski’den parçaların araya dahil olmasına karşın, aslında uzun soluklu bir perküsyon. Caz gitaristi Pat Metheny’nin grubunda da davul çalan Sánchez’in müziği, filme bir anlamda telaş katmış, sanki her şey birden yıkılabilirmiş gibi geliyor dinlerken.

A Most Violent Year - Alex Ebert

J. C. Chandor’un bağımsız filmi “A Most Violent Year”ın müziklerini Edward Sharpe and the Magnetic Zeros grubunun vokalisti, ozan şarkıcı ve besteci Alex Ebert üstlenmiş. Bu yıl yine Chandor’un “All Is Lost” filmindeki çalışmasıyla En İyi Original Film Müziği dalında Altın Küre kazandı Ebert. 1980’lerin New York’unda geçen bu yeni suç/gerilim draması için yine filmden bağımsız olarak da büyük keyifle dinlenebilecek, elektronika ile blues ve gospel’ı buluşturan müzikler yapmış.

Gone Girl - Trent Reznor ve Atticus Ross

Trent Reznor, yönetmen David Fincher ile üçüncü çalışmasında uzun yıllardır işbirliği yaptığı Atticus Ross’u da yanına alıp yine karanlık sulara dalmış. Ninen Inch Nails’e özgü endüstriyel sesler etrafınızı çevrelerken bir tür klostrofobik ruh hali içine girebilirsiniz ama Reznor’ın müziğini sevenler için bir zevktir bu. Bir şeylerin yolunda gitmeyeceği hissini yaratır içinizde. Tam da karısının evliliklerinin beşinci yıldönümünde gizemli bir şekilde ortadan kaybolması sonucunda şüpheli hale gelen bir adamın hikayesine uygun bir his bu...

Inherent Vice - Jonny Greenwood

Paul Thomas Anderson, daha önce de “The Master” ve “There Will Be Blood” adlı filmlerinde işbirliği yaptığı Jonny Greenwood ile bu kez “Inherent Vice”ta buluştu. Jonny Greenwood’un müziklerinin sözü geçen önceki filmlere katkısı, herhangi bir bestecininki ile kıyaslanamayacak kadar yoğundu. Thomas Pynchon’ın romanından sinemaya uyarlanan “Inherent Vice”ı henüz izlemedim ama Jonny Greenwood’un müzikleri tek başına da olağanüstü bir yaratıcılık yansıtıyor.


Dinamo FM'de canlı yayınlanan Vegan Logic En İyi Orijinal Film Müzikleri programının kaydına bu linkten ulaşabilirsiniz.
 
(Bu yazı ilk olarak, Red Bull'un sitesinde yayınlandı.)

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate