2 Ekim 2011 Pazar

Salon'da Lamb günleri


By on 08:53:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 2 Ekim 2011

1996’da hayatımıza giren Manchesterlı trip hop ikilisi Lamb, hafta sonunda verdiği iki konserle bir kez daha İstanbul’daydı.

2000’de Ömerli’de yapılan H2000 Festivali’ne katıldıkları günden bu yana ülkemizde çok sayıda hayranı var grubun. O tarihte sağanak yağış altında dinlediğimiz Lamb’i hiç unutmadık. Nitekim cuma akşamı biletleri tamamen tükenen konser büyük ilgi gördü.

İki yıl önce Kemerburgaz’da yapılan Chill-Out Festival’daki performanslarını kaçırdığım için benim de grubu ikinci canlı dinleyişimdi. Vokalist Lou Rhodes’u geçen yıl Babylon’da solo albüm turnesinde görme olanağı bulmuştuk ama Lamb’in müziği ile Rhodes’un solo çalışması oldukça farklı karakterlere sahip.

Lou Rhodes’un ipeksi sesi kadar, grubun diğer yarısı prodüktör Andy Barlow’un elektronik sesler, klavye ve perküsyonda yarattığı enerji belirliyor Lamb soundunu. Bu kez sahnede kendilerine basta Jon Thorne da eşlik ediyordu.

Albümlerindeki müthiş dengeyi canlı performanslarda yakalamak, grup için en zorlu konulardan biri olsa gerek. Çünkü cuma gecesi bu denge bulunamadı. Yüksek bas soundu, Lou’nun sesini bastırdı. Bunun vebali, elbette yanlarında getirdikleri kendi ses teknisyenlerine ait.

İkinci bir “keşke”, konserde tercih edilen şarkı sıralamasıyla ilgili. Açılışı sekiz yıl aradan sonra bu yıl yayımladıkları “5” adlı albümden fazla bilinmeyen “Another Language” ile yaptılar.

Ardından 1999 albümü “Fear of Fours”dan “Little Things” ve yine son albümden “Butterfly Effect” geldi. Dolayısıyla konserin ilk 15 dakikası, dinleyicinin tepkisizliğine sahne oldu.

Andy Barlow’un kalabalığı harekete geçirme çabaları bir ölçüde işe yaradıysa da, asıl vurucu etkiyi Lamb kariyerinin en güzel şarkılarından “Gabriel” yaptı. Bu şarkıyı turnenin bazı konserlerinde yaylılar grubu ile birlikte çaldıklarını biliyorum. Salon’da bu yoktu ama yine de tatmin edici bir versiyondu.

Konserde herkes gibi canlı versiyonunu dinlemeyi en çok beklediğim şarkılardan birisi, gelmiş geçmiş en güzel aşk şarkılarından “Gorecki”ydi. Yaklaşık 7 dakikayı bulan muhteşem “Gorecki”ye konserin sonuna doğru kavuştuk. Merakla beklediğim diğer şarkı, yeni albümden “Wise Enough”ın çalındığı dakikalarda, Lou Rhodes’un sesi sahnede hakimiyeti tamamen ele aldı.

Konser boyunca sahnedeki panoya yansıtılan video görüntüleri, bizi “She Walks”da New York’a götürdü, “Gabriel”de uçan kuşların kanatlarını gördük, “Build a Fire”da kibritle yakılan ateşi izledik.

Babylon’daki solo konserinde çok saf ve uysal bir görüntü veren Lou’nun yerine, Salon’daki Lamb konserinde straplez kot tulumu içinde tutkulu ve seksi bir Lou vardı. Müziğin ruhuna uygun olarak o da değişmişti adeta. İlk albümden “Transfatty Acid”in synth yoğunluklu yeni bir versiyonunda gitar çalarken, farklı bir karaktere bürünmüştü.

"The Spectacle" çalınırken teknik bir talihsizlik olunca, çok kısa bir süre ara verildi. Bu arada Andy Barlow, "Şarkının başında insanların konuşmaları yüzünden şarkının giriş kısmı duyulmadı. O nedenle teknoloji bizi uyardı" diyerek işi şakaya vurduysa da, aslında bir gerçeği dile getirdi. O akşam yine konserde konuşmanın şehvetine kapılanlar vardı etrafta.

Dinleyicilerin konuşması, onları uyaranların “hşşş” sesleri arasında ikinci kez bis gerçekleşince “The Spectacle”ın dingin melodisiyle sona erdi gece.

Barlow’un söylediğine göre, sadece yüzlerimizdeki gülümsemeyi görmek için 18 saat yol kat edip İstanbul’a gelmişler. 1.5 saatlik konser sonunda Salon’dan çıkan yüzler, buna değdiğini gösteriyordu.

(Not: Duyduğuma göre, ilk geceki ses sorunu ertesi akşam giderilmiş. Ben bir grup iki gece arka arkaya konser verdiğinde, gazeteye yazı yetiştirmek açısından hep ilk geceki konserlere giderim ama bazen bu dezavantaj olabiliyor. )



Konserde çalınan şarkı listesi:

-Another Language
-Little Things
-Butterfly Effect
-Gabriel
-Strong the Root
-Existential Itch
-Lusty
-Wise Enough
-She Walks
-Build a Fire
-Last Night the Sky
-Gorecki

1.Bis:
What Sound
Transfatty Acid

2.Bis:
The Spectacle

(Fotoğraflar Ali Güler'e, video bana aittir.)

-

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate