10 Ağustos 2008 Pazar

Boğaz’da Unutulmaz Saatler


By on 00:08:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/9 Ağustos 2008

İstanbul son günlerde dünyaca ünlü iki müzisyeni daha ağırladı. BKM ve Virgin Radio organizasyonu ile Kuruçeşme Arena’da gerçekleştirilen konserlerde, önce Lenny Kravitz’i, sonra Björk’ü dinledik. İki konser de muhteşemdi, ama aralarında önemli farklar vardı. O farklardan yola çıkıp, en büyük ortak noktalarına getireceğim sözü...


1-Konser başlama saati: Lenny Kravitz, sahneye 1 saat gecikmeli çıktı. Herkesin sabrı tükenmiş, artık ıslıklar duyulmaya başlamıştı ki, Kravitz’i sahnede gören kalabalık rahatladı. Çünkü daha çok beklenenler de olmuştu. Guns N’Roses grubu iki yıl önce aynı mekanda verdiği konsere iki saat gecikmeli başlamış ve hiçbir açıklama yapılmamıştı. Kravitz, hiç değilse trafik nedeniyle geciktiğini söyleyip özür diledi.

Björk ise, önceden duyurulan konser saatinden sadece 15 dakika sonra sahnedeydi,

2-Sahneyi kullanma: Hem Lenny Kravitz hem de Björk, sahneyi çok iyi kullandı. Kravitz, hiç yerinde durmadı; sürekli farklı yönlere giderek dinleyicilerle temas kurdu. Björk de yaptı aynısını, ama Kravitz’in bu kriter bakımından daha başarılı olduğunu belirtmek gerek. Çünkü o, fizik olarak da sahne dışına çıktı, seyircilerin arasına karışıp omuzlarda taşındı.

3-Sahne ve kostüm tasarımı: Bu konuda hiç şüphesiz Björk önde. Farklı dekor tasarımından, giydiği kıyafete ve atılan konfetilere kadar her şey çok güzeldi. Ayrıca kullanılan lazer ışıkları da oldukça etkileyici bir atmosfer yarattı.

Björk, bir başkasının üzerinde görseniz rüküş diyebileceğiniz parlak bir kıyafetle, yalınayak çıktı sahneye. Yerlileri andıran bir şekilde alnını da boyamıştı. Ama o ne yaparsa yapsın kendisine yakıştırmayı başarabiliyor. Kravitz, siyah gözlükleri, dar siyah pantolonu ve kulağındaki küpeleriyle tam bir rock star görünümündeydi, ama yumurta topuk ayakkabıları uzun süre konuşulacağa benzer...

4-Eşlik eden ekip: Bir konserin başarısında hayati derecede önem taşıyan bir nokta bu. Dünyaca ünlü sanatçılar, turnelerine her zaman usta müzisyenlerle çıkıyor. Kravitz’e sahnede, saksafon, trompet, davul ve gitarlarda çok yetenekli müzisyenler eşlik etti. Özellikle gitarist Craig Ross’un soloları olağanüstüydü.

Björk’ün konseri, gitaristin olmadığı ender konserlerden biriydi. Sahnede bir klavyeci, bir baterist ve trompet, saksafon ve trombon çalan 10 kişilik bir genç kız grubu vardı. Bu grup, değişik kıyafetleri ve boyalı yüzleriyle konserin çok renkli geçmesini sağladı. Fakat benim özel olarak adını anmak istediğim kişi, bilgisayarının başında elektronik seslerden sorumlu olan ünlü prodüktör Mark Bell. Elektronik müzik dünyasının en yetenekli isimlerinden olan Bell’e konser sırasında duyduğum o garip ama çok güzel sesler için müteşekkirim.

5-Dinleyicilerle iletişim: Hiç kuşkusuz Kravitz’in dinleyiciyle iletişimi mükemmeldi. Ülkemizin güzelliğinden söz etti, İstanbul’da olmaktan mutlu olduğunu söyledi. Herkese birlikte şarkı söyletti. Ayrılırken de en yakın zamanda yine gelmek istediğini belirterek kalplerde taht kurdu.

Björk ise, konser boyunca sadece iki kere “Merci”, bir kere “Thank You”, bir kere de “Thanks for tonight” dedi. Konser sonunda kimileri bundan yakınıp, Björk’ün İstanbul’daki hayranlarına yönelik hiçbir şey söylememesinin hayal kırıklığı yarattığından söz ediyordu. Ama o da onun tarzı...

6-Konser süresi: Lenny Kravitz, tam iki saat kaldı sahnede. Rock, funk, disco ve soul karışımı müziğiyle gerçekten çok zevkli bir konserdi. Björk’ün perfomansı toplam 1 saat 20 dakika sürdü. İzlanda’nın sıra dışı müzisyeni, çılgınlar gibi dans edip herkesi coşturdu.

7-Verilen mesaj: Kravitz, “Let Love Rule” adlı şarkısından önce kısa bir konuşma yaparak aşk ve barış mesajı verdi. İstenirse barışın sağlanabileceğini, bir gün bunun olacağını söyledi. Björk, konuşarak doğrudan bir mesaj vermediyse de, kanımca, konserin kapanışını yapan “Declare Independence” adlı şarkı, bu işlevi yerine getirdi. Björk, bu şarkıyı Şanghay konserinde Tibet’in özgürlüğü için söylemiş ve büyük tepkiye neden olmuştu. Bazılarının korktuğu gibi İstanbul’da böyle bir şey olmadı. Şarkının agresif sözleri ve çarpıcı müziğiyle konfeti yağmuru altında dinleyicilerle hep birlikte söylendiği anlar, konserin en güzel dakikalarıydı.

Sonuçta, birbirinden çok farklı müzik yapan, bambaşka iki sanatçının canlı performansıyla unutulmaz saatler yaşandı Boğaz kıyılarında. O unutulmazlığın yaratılmasında sıraladığım bu etkenlerdeki profesyonelliğin payı büyüktü mutlaka. Ama asıl etken, insanoğlunun en büyük başarılarından birisinin, müziğin gücüydü...

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate