Charles Aznavour etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Charles Aznavour etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2015 Perşembe

ZAZ İLE GETTO İÇTENLİĞİ


30.7. 2015 
Zülal Kalkandelen - Cumhuriyet


91 yaşındaki sanatçı Charles Aznavour, Fransız şarkıcı Zaz’ın Fransa dışında tüm dünyaya büyük bir hızla yayılan ününün nedeninden söz ederken “müzisyenin halkı sevdiği için halk tarafından sevilmesine” vurgu yapıyor. Salı akşamı Turkcell Yıldızlı Geceler kapsamında İstanbul’da halkla buluşan Zaz, bunu sahnede bir kez daha kanıtladı.

Gerçek adıyla Isabelle Geffroy, konser öncesinde sahne arkasında buluştuğumuzda, aynı sahnedeki gibi doğal, samimi ve enerjikti. Aklıma bazen kendisine Zaz olarak değil, sadece Isabelle olmak yaklaşılmasını istediği şeklindeki sözleri geldi; gerçek kimliği ile sahne kimliği arasında bir ayrım yapıp yapmadığını sordum. “Ayrım yapmıyorum ama Zaz olarak dünyaya karşı daha büyük sorumluluğum var. Bazen moralim bozuk olabilir. Her sokağa çıkmak istediğimde çıkamıyorum. Çünkü insanlara hayır demek, surat asmak istemiyorum. Bu nedenle sürekli enerjik olmam gerekiyor. Zorluğu bu,” dedi.



Beş yıl içinde üç albüm çıkarıp kendi ülkesi Fransa’nın yanı sıra, özellikle Türkiye’nin de aralarında olduğu birçok Avrupa ülkesinde en çok ilgi gören müzisyenlerden biri oldu Zaz. 2011’de Akbank Caz Festivali’ne konuk olduğunda kendime, “Zaz’ın müziğini her yaşa ve hemen her kesime yakın kılan nedir?” diye sormuştum. Konserde bu soruya bulduğum yanıt şuydu: “Sesi Édith Piaf’ı andırsa da, onunki gibi can yakıcı bir hüzün yok Zaz’da. Gençliğin hayal kırıklıkları var ama aynı zamanda umutlu. Müziğinin yansıttığı ruh hali, insanı pasifize edip sindirmiyor, tersine iyi hissettirip hareketlendiriyor.” Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde, “Paris” albümünde yer alan ve eski şansonları cazla buluşturan şarkılarını seslendirirken de, konsere yine bu his hakimdi. Bu noktayı kendisinin de gördüğünden eminim. Nitekim Édith Piaf ile kurulan benzerlik sorulunca, “Onunla karşılaştırılmak hoşuma gidiyor. Aslında aynı sokakta yaşamışız, birçok ortak noktamız da var ama tabii kimse Edith Piaf olamaz,” diyor.


Romantik hüznü hissettiren şarkıları da var ama uzun sürmüyor bu anlar; hemen ardından “Dans edin lütfen!” diyerek kaldırıyor herkesi ayağa. İnsanlar Fransızca sözleri anlamasa bile, Zaz, dinleyicisini şarkılara eşlik ettirme yolunu bulmuş. Futbol maçlarında duymaya alıştığımız “Oooo, şalalala” türünden nakaratları duydukça, “Daha güçlü!” diye Türkçe sesleniyor ve çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek hemen herkese alkış tutturuyor. Dinleyicisiyle arasındaki dil engelini müzikle aşıyor aslında ama bununla da kalmıyor; şarkı aralarında kağıttan Türkçe okuduğu kısa öykülerde, su damlalarıyla ateşi söndürmeye çalışarak üzerine düşeni yapan sinekkuşundan ve 1930’larda fırından gelen ekmek kokusuyla güven duygusunu tadan sokak çocuklarının yaşadıklarından söz ediyor.

Birlikte çalıştığı gitarist John Clayton, albüm tanıtım videosunda şunu sormuş: “Stüdyodayken sanki kilisedeymiş gibi ısınıp coşuyordu. Nereden geldi bu kız?” ve yapımcısı Quincy Jones yanıtlamış: “Gettodan”. İşin sırrı bu. Zaz’a bunu hatırlattığımda, “Her şey çok çabuk oldu. Bu dönüşüme alışmak zordu. Beş yıllık bir adaptasyon sürecinde öğrenmeye çalıştım,” dedi gülerek. Salı günkü konserden sonra artık diyebiliriz ki; sokak müzisyeni Isabelle Zaz’a dönüşürken değişmedi; getto ruhunu dünya sahnesine başarıyla taşıdı.


Zazimut Projesi İle Sosyal Yardım

Zaz, hem konser öncesi buluşmamızda hem de sahnede Zazimut adını verdiği projesinden söz etti. Yıllar önce, bir gün ünlü olursa insanlık adına yardımda bulunacağına dair kendisine söz verdiğini ve zaman içinde eğitim, çevre, tarım gibi çeşitli alanlarda bunları gerçekleştirmek için fırsatlar bulduğunu anlattı. Gittiği farklı ülkelerde ortak bir nokta bulup onun üzerine eğilmeye çalıştığını ve bu nedenle de Zazimut’u başlattığını söyledi. Bu projeye göre, konser verdiği ülkelerde Zaz adına yapılan satışlar yerel bir organizasyonla yürütülüyor ve orada ne eksikse satışlardan o amaçla pay ayrılıyor. Her kentteki bu organizasyonun videoları çekilerek Facebook’ta paylaşılıyor ve böylece satış ortakları da birbirinden haberdar oluyor. Bu şekilde bir yardım ağı oluşmasına katkıda bulunmuş oluyor.

Son şarkı Édith Piaf’tan

Zaz, yaklaşık iki saatlik konserinde, aralarında “Je Veux”, “La fée”, “Si”, “Éblouie par la nuit” gibi sevilen şarkılarının yanı sıra, 2014 tarihli albümünden yeni şarkıları da seslendirdi. “Paris benim için Eyfel’den, Şanzelize’den, Louvre’dan daha fazlası; büyük bir kültürel karışım. Size kendi sevdiğim Paris’i tanıtmak istiyorum,” diyerek eski Fransız şarkılarını ünlü yapımcı Quincy Jones ile yaptıkları yeni düzenlemelerle söyledi. Konserin son şarkısı ise, unutulmaz Édith Piaf şarkısı “La Vie en rose” oldu.


(Fotoğraflar ve videolar bana aittir.)

22 Eylül 2007 Cumartesi

Özgün, Dahi ve Ölümsüz…


© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/22 Eylül 2007

Barbra Streisand- Live In Concert 2006 (Sony BMG)



Bu yazının başlığına, müzik dünyasının ünlü isimlerinden Jay Landers’ın bir albüm kapağında çıkan yazısı ilham verdi. Landers’ın ilhamı ise, Amerika’nın en başarılı kadın sanatçılarından Barbra Streisand. 65 yaşındaki çok yönlü sanatçıyı bu üç sıfatla anlatıyor Landers. Streisand’ı zaten tanıyanların bu tanımlamaya hiçbir itirazları olmayacaktır. Ama onu tanımayanların da, “Streisand Live In Concert 2006” adlı iki CD’lik albümü dinledikten sonra bu görüşe katılacakları kesin.

Sanatçının geçen yıl gerçekleştirdiği 20 konserlik turnesinden sonra yayımlanan bu albüm, şarkı seçiminden ses kalitesine kadar öylesine özenle ortaya çıkarılmış ki, gözlerinizi kapayıp dinlerseniz kendinizi konserde sanabilir, hatta kendinizi kaybedip kulağınızda yankılanan alkışlara siz de katkıda bulunabilirsiniz. Toplam 31 şarkının yer aldığı albüm, farklı konserlerden en güzel performansların bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş. Şarkı aralarında anekdotlar halinde anılarını anlatıp espriler yapıyor Streisand. Örneğin “Happy Days Are Here Again” adlı şarkıyı anons ederken, 1932 yılında Amerika’da Demokrat Parti’nin bu şarkıyı kampanya şarkısı olarak seçtiğini anlatıyor ve geçen yıl yapılan Kongre seçimlerini kastederek ekliyor: “Umarım bu yıl 7 Kasım’da bu şarkıyı yeniden söyleyebilirim.” Uzun yıllardır Demokrat Parti’ye aktif olarak destek veren sanatçı, her fırsatta Başkan Bush’a karşı olan görüşlerini dile getirmeyi sürdürüyor.

Streisand hayranları için bu albümü ilginç kılabilecek bir diğer özellik, şimdiye kadar hiçbir yerde yayımlanmayan şarkıları da içermesi. “Starting Here, Starting Now”; Broadway müzikali “Nine”dan “Unusual Way”, dünyaca ünlü pop opera grubu Il Divo’nun eşlik ettiği “The Music Of The Night” ve “Somewhere”, en dikkat çeken performanslar.

Amerikan tarihinde Grammy, Emmy, Altın Küre ve Tony ödüllerinin hepsini birden kazanma yeteneğini gösterebilmiş az sayıdaki sanatçıdan birisi Barbra Streisand. Oyuncu, prodüktör, besteci, şarkıcı ve yönetmen… 2006 turnesiyle adını taşıyan vakıf için 92.5 milyon dolar gelir elde etmiş. Şimdiye kadar 60’dan fazla albüm yapmış ve 60 altın, 30 platin, 13 multi-platin albüm ödülüne değer görülmüş. Bu sayılar çok başarılı olduğunun birer göstergesi. Çok güzel olmadığı için sahneye uygun olmadığını düşünürmüş annesi. Nasıl da yanılmış! O, 47 yıldır sahnede ve en önemlisi unutulmaz yorumlarıyla ölümsüz kalacağı da kuşkusuz.

Dean Martin-Forever Cool (Capitol Records-EMI)



Bugünkü yazıya, ana başlıktaki tarife uygun ikinci bir isim konuk oluyor: Dean Martin. Çünkü ilerleyen teknoloji sayesinde Martin’in popüler sanatçılarla yapılan düetlerinden oluşan “Forever Cool” adlı toplama albüm piyasaya çıktı ve ilk haftasında Billboard Top 200 listesine 39 numaradan giriş yaptı. İnternet üzerinden şarkı indirilen sitelerdeki popülaritesi ise kayda değer; iTunes’un Top 10 Albüm listesinde beş numaraya ulaşmış.

Bir zamanlar birisi Dean Martin’e bir gazete kupürü vermiş. Uzun yıllar boyunca Martin’in soyunma odasının duvarında asılı duran bu kupürde bir karikatür varmış. Sıkıcı bir işte çalışan bir memur diğerine sızlanıyormuş: “Tekrar hayata gelirsem, Dean Martin olarak gelmek istiyorum.” Dean Martin dünyaya ne olarak geri gelmek isterdi bilinmez ama hala kendisi olarak varlığını sürdürüyor. Ses sanatçısı olmanın en garip ama en güzel yönlerinden birisi bu olsa gerek. 1995 yılında yaşama veda eden bir sanatçı, derleme bir albümle çok satanlar listelerine geri dönüyor! Üstelik artık fizik olarak var olmasa da, sesi, dönemin en popüler isimleriyle yapılan düetler aracılığıyla yeni kuşaklara ulaşıyor. Dean Martin’in Kevin Spacey, Chris Botti, Robbie Williams, Joss Stone, Charles Aznavour gibi tanınmış isimlerle düetlerinden oluşan albüm, özellikle 50’lerin ve 60’ların caz müziğinden hoşlananlar için kaçırılmayacak bir çalışma.

Dean Martin’in tüm zamanların en beğenilen erkek sanatçılarından birisi olduğu tartışılmaz. Hatta Elvis Presley bile, en hoş yani “cool” olanların kralının Dean Martin olduğunu itiraf etmiş. Romantik şarkılarıyla özellikle kadınların kalbini kazanmış bir ikondur o. Smokini, şapkası, siyah rugan ayakkabıları ve karizmatik gülüşüyle yarattığı imaj hafızalara kazınmıştır. Kendisi yaşarken hep başarılı bir sinema oyucusu olarak anılmak istemişse de, biz onun dinlerken insanı garip bir şekilde rahatlatan sesini hiç unutmuyoruz.

Albümde Joss Stone’la, “I Can’t Believe That You’re In Love With Me” (Bana Aşık Olmana İnanamıyorum) adlı şarkıyı söylüyor Dean Martin. Sorun annenize ya da anneannenize neden aşıklarmış Dean Martin’e… Çünkü çocuklarınız ve torunlarınız da size soracaklar aynı soruyu. İşte bu da Dean Martin’in ölümsüzlüğünün kanıtı.

18 Haziran 2006 Pazar

Cesaria Evora: "Deniz manevi güç kaynağıdır."


© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/17 Haziran 2006



Hüzünlü Şarkıların Divası Cesaria Evora temmuzda Türkiye ve KKTC'de

Birçok kişi, Cesaria Evora 'yı sahnede yalınayakla şarkı söylediği için müzik dünyasının Çıplak Ayaklı Divası olarak tanıyor. Portekiz fadolarından Küba ve Afrika müziklerine uzanan geniş bir yelpazeyi yansıtan şarkılar söylen sanatçı, bugün dünyada albümleri en çok satan sanatçılardan birisi. Grammy ödüllü şarkıcı, muhteşem sesiyle hayat verdiği hüzünlü şarkılarını doğduğu Cape Verde adasından tüm dünyaya yaymayı sürdürüyor ve yeni çıkan albümü ''Rogamar'' ın Avrupa turnesi kapsamında gelecek ay ülkemize geliyor.

Cesaria Evora, şu anda turne öncesinde tatilini sürdürse de, sorularımı elektronik posta ile yanıtlamayı ihmal etmedi.

50 yaşındayken torun sahibi olduğunuz bir dönemde uluslararası üne kavuştunuz. Şu anda da 65 yaşındasınız ve yakında yine dünya turnesine çıkacaksınız. Bu nasıl bir his?

''Sadece yaşlanıyorum ve yaşadıklarımdan dolayı memnunum. Yeni albümüm çok başarılı bulunuyor ve hayranlarım da çok mutlu görünüyor. Şu anda Cabo Verde'de tatildeyim. Seyahat etmek bazen çok yorucu olsa da, Haziran sonunda yeniden tura çıkmak için kendimi oldukça hazır hissediyorum.''

Birçok sanatçı tura çıkmanın bir anlamda yıpratıcı olduğunu diğer yandan da sanatçının gelişimini sağladığını söylüyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

''Tura çıkmak, özellikle sanatçının yeni insanlarla ve hayranlarıyla buluşup tanışmasını sağladığı için besleyici ve zenginleştirici bir deneyim. Fakat ne yazık ki, gittiğim yerlerde çevreyi görmek için yeterince zamanım olmuyor.''

Söylediğiniz müzik doğduğunuz yerde 'morna' olarak adlandırılıyor. Bu bir çeşit o bölgeye özgü ulusal blues. Bu müzik, daha çok hangi konular üzerinde yoğunlaşır? Morna'nın Cape Verde'de yaşayan insanlar için anlamı nedir?

''Ben Cape Verde'de doğup gelişen 'morna' ve 'coladera' diye adlandırılan müzik türlerini icra ediyorum. Bu müzikleri dinleyerek büyüdüm, hala da onları dinliyorum. Morna, tamamen Cape Verde'ye özgü bir terim ve diğer dillere tam bir tercümesini yapmak mümkün değil. Aşk, neşe, nostalji, buluşma ve ayrılık gibi konuları işler daha çok.''

1991 yılında, Fransa'nın önde gelen gazetelerinden Le Monde, sizin bar şarkıcılarının aristokrasisi içinde yer aldığınız şeklinde bir yorumda bulundu. Bu yorumu okuduğunuzda ne düşündünüz?

''Kariyerimin çok güzel bir dönemiydi o. Barlarda şarkı söylediğim yıllarda çok şey öğrendim ve o barlar benim gelişimime büyük katkıda bulundu.''

Müziğinizin tüm dünyada bu kadar çok insanı etkilemesini neye bağlıyorsunuz?

''Müziğin sınırları yok. Çok sayıda hayranım konserlerden sonra gelip bana, şarkılarımı dinlerken ne kadar etkilendiklerini anlatıyor, bazıları müziğimi dinledikten sonra hayatlarında ilk kez aşık olduklarını, hatta kimisi yakınlarının cenaze töreninde 'Sodade' adlı şarkımı çaldıklarını söylüyor. Bu anıları hayatım boyunca saklayacağım.''

Şarkılarınızı Portekizce ile Afrika dillerinin bir karması olan Creole adlı bir dilde söylüyorsunuz ve dünyada birçok insan o dili anlamadığı halde şarkılarınızı hissedebiliyor. Bunun nedenini neye bağlıyorsunuz? Müziğinizin yansıttığı melankolik havaya mı, sesinizin özelliğine mi?

''Cape Verde'nin müziği çok ahenkli, akılda kalıcı bir müziktir. Taşıdığı melankoli ve yansıttığı his herkesi etkiler. İnsanlar az rastlanan bir sesim olduğunu söylüyorlar. Belki de bunun doğru olduğuna inanmalıyım.''

Bazı sanatçılar yaratıcı olmak için acı çekmek gerektiğini; çünkü keder, yalnızlık ve acının yaratım sürecini beslediğini söylüyorlar. Bu konuda hemfikir misiniz?

''Bilmiyorum. Fakat bir sanatçının söylediği, yaptığı ya da ilgisini çeken her şey, özellikle daha önceden yaşadıklarına bağlıdır.''

Müzik kariyerinizde işbirliği yapmak istediğiniz bir sanatçı var mı?

''Birçok sanatçı ile işbirliği yaptım ve daha başkalarıyla da yapmak isterim. Fakat bu tür şeyler kendiliğinden ortaya çıkıyor.''

Hangi çağdaş müzisyenleri izleyip beğeniyorsunuz?

''Brezilya'dan Caetano Veloso , Marisa Montes , Angela Maria , Fransa'dan Charles Aznavour , Eddy Michel .. Madonna ve birçok diğer sanatçı..

Blues ve soul şarkıcılarının çoğu, kilisedeki gospel müzikten etkilendiklerini söyler. Siz bu tarz müzikten etkilendiniz mi?

''Kilisede çok şarkı söyledim. Çünkü bir zamanlar manastırdaydım. Fakat benim müziğim de gospel gibi keder ve acıyla dolu olsa bile, bu tarz müzikten etkilendiğimi düşünmüyorum. Söylediğim her şarkıdaki esin kaynağı kalbimin derinliklerinden geliyor.''

Fransa'da kaydettiğiniz yeni albümünüzün adı 'Rogamar' , 'rogar' (dua etmek) ve 'mar' (deniz) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Deniz sizi ne yönde etkiliyor?

''Cape Verde'de doğan herkes için deniz manevi bir güç kaynağıdır, kendimize olan güvenimizi denizden alırız. Denizciler ve annelerimiz ona sahip olduğumuz için dua ederler. Deniz rahatlatıcıdır ve sanatçılar ona yakın olduklarında ilham alırlar.''

Cesaria Evora, 8 Temmuz'da Bodrum Antik Tiyatro'da, 9 Temmuz'da İstanbul'da ve 10 Temmuz'da 10. Magusa Kültür ve Sanat Festivali çerçevesinde Salamis Antik Tiyatro'da müzikseverlere ve denize merhaba diyecek.

Translate