3 Temmuz 2013 Çarşamba

12 Yıl Sonra Sahnede 2 Alicia Keys


By on 12:23:00


2001 yılıydı onu ilk kez sahnede canlı dinlediğimde. New York’ta bir radyonun kuruluş yıldönümünü kutlama dolayısıyla düzenlediği geceye katılan sanatçılardan biriydi Alicia Keys. İlk albümünü henüz yayınlamış, 20 yaşında, çok yetenekli bir genç müzisyendi. R&B türüne çok yakınlık duymasam da, sahnenin ortasında siyah piyanosunu çalarken güçlü sesiyle söylediği şarkılar çok içtendi. Kıvırcık uzun saçlarının arasından görünen kocaman gülümsemesi de artı olarak hanesine eklenince, kısa sürede gördüğü ilgi çok büyüdü. Artık konser biletleri hemen tükeniyor, radyolar sürekli onun şarkılarını çalıyor, her yerde röportajları çıkıyordu. 2002’de bir gecede beş Grammy kazanınca artık onu kimse tutamazdı. Onu kariyerinin başında izleyerek bir yıldızın doğuşuna tanık olmuştum.

Yıllar geçtikçe yaptıklarını izlemeye devam ettim. İlk albümü “Songs in A Minor” ile gelen başarıyı katlayarak sürdürdü. Bugüne kadar beş albüm yayınladı, birçok ünlü isimle işbirliği yaptı, aynı sahneyi paylaştı. Artık dünya yıldızıydı. R&B’nin sınırlarını aşıp müziğinde farklı türlere eğilim de göstermişti. Bir müzisyenin kendini keşif sürecinde yapması gereken de oydu ama kitlelere daha çok hitap edebilmek için pop’laşan bir sounda doğru kaymasıydı endişem.

Dün akşam Maslak Parkorman’daki konsere giderken, asıl amacım, 12 yıl sonra sahnedeki duruşunun olumlu ya da olumsuz ne yönde değiştiğini görmekti. Müzisyenlerin kariyerlerini bu şekilde gözlemlemek gerçekten ilgimi çekiyor. 

Önce konser alanı ile ilgili bilgi vereyim. Mekan bu kez bazı farklılıklar içeriyordu. Sahne önü diye bilinen kısım, ilk kez “Sahne Önü 1” ve “Sahne Önü 2” diye ayrılmıştı. “Sahne Önü 1”, bildiğimiz anlamda sahnenin ön kısmıydı ama “Sahne Önü 2”, onun arkasında kalan bölümdü ki sahne önüyle ilgisi yoktu. İlk bölüme yeşil bilekliler, arkasındakine sarı bilekliler giriyordu. İkinci kısmın arkasındakiler de normal biletlilerdi. Yan kısımlarda ise ayrı özel bölümler vardı. Onlar da VIP olabilir ama emin değilim. Mekan bu şekilde düzenlenince, Parkorman’ın o geniş atmosferi bir şekilde çerçevelenmiş. Orada yapılan eski konserleri düşününce, bana her zamankinden daha daraltıcı geldi.

Konsere gelen kalabalık 21.30’da Alicia Keys’in sahneye çıkmasını bekledi ama baktı ki gecikiyor, bir süre sonra “Her yer Taksim, her yer direniş!” diye sloaganlar atılmaya başlandı. Bir aydır meydanlarda protestolara katılan insanlar, uzun zaman sonra konserde buluşunca yine o psikolojiye girmişti. Hem güldüren hem de düşündüren bir manzaraydı. Sonra espriler de yapıldı. Konserin başlaması geciktikçe, “Alicia direniyor!” diyorduk. Herhalde o da sahne arkasından sloganları duyunca, kendisi için atılıyor sanmıştır.

Yarım saat sonra kafasında siyah, kocaman bir şapka, daracık siyah bir tayt ve belini açıkta bırakan parlak bir büstiyer ile sahnedeydi Alicia Keys. Michael Jackson’ı andıran bir hava yansıtmak istemişti duruşuna ama danslar o kadar acemiceydi ki hiç yapmasa keşke dedirtti bana. Kendisine eşlik eden bir erkek dansçı ile yaptığı erotik danslar ise, bana göre epey sakildi. Bir şey iyi yapılmayınca olmuyor. Sonra eline cep telefonunu alıp erkek dansçı ile flörtöz konuşma taklidi yapması, daha da sırıttı. Belki biraz performansına kabare havası katmak istemişti, ancak olmadı.

Dört erkek dansçı ile basit koreografi içinde hareket etti bir süre. Sonra konserin bir yerinde sordu: “Can you feel me?” “No!” diye bağırdım ama “Yes!” sesleri arasında benimki kaynadı tabii. Neyse ki hemen ardından piyanosunun başına oturdu ve sesine çok yakışan baladları seslendirmeye başladı. Benim yıllar önce gördüğüm Alicia Keys, sadece söyleyeceği şarkıya odaklanan, çok içten söyleyen bir müzisyendi. Sahnede Rihanna özentisi halini görmek, ruhsuz pop şarkılarını dinlemek, hayal kırıklığı yarattı. Ama belli ki aslını koruyor içinde. Piyanonun başında yalnız kaldığında 20 yaşındaki Alicia Keys çıkıyor ortaya.

Konserde dikkatimi çeken bir diğer unsur, sahnedeki ekibin vasatlığı oldu. Bir iki yerde gitar, klavye solosu oldu ama o kadar zayıftı ki, dinleyici kitlesinde hiçbir coşku yaratmadı. Parkorman’da ses sınırı kısıtlaması mı söz konusuydu yoksa ekibin kendi teknik sorunu mu vardı emin değilim ama ses Sahne Önü 2 denilen kısımdan da fazla duyulmuyordu.

Canlı performanslarda sololar genellikle coşku yaratmak için iyi bir yoldur. Alicia Keys konserinde gereken coşku zayıf sololarla ya da kötü danslarla gelmedi; ne zaman ki 2001 hiti “Fallin”i söyledi o zaman herkes eşlik etti. Kalabalığı hareketlendiren, piyano eşliğindeki ritmi yavaş bir şarkıydı. Çünkü onunla tanıyıp sevmişlerdi Alicia Keys’i, çünkü en içten söylediği şarkılardan biriydi. Oysa o, konserde ağırlığı geçen yıl çıkan “Girl on Fire” albümüne verip, diğerlerine sadece bir iki şarkıyla dokundu. Bazı şarkıları birbirine bağlamak için geçiş olarak kullanıp tümüyle seslendirmedi.

12 yıl sonra sahnede iki farklı Alicia Keys gördüm. R&B, caz ve soul müziği buluşturan piyano başındaki 20 yaşındaki Alicia Keys’i yine alkışladım. Amatörce danslar eşliğinde R&B ile pop’u buluşturup sıradan şarkılar söyleyen 32 yaşındaki Alicia Keys’e sadece baktım. Bunlar müzik eleştirmeni olarak hislerim ama şunu da belirtmeliyim ki, insan olarak uzun bir aradan sonra yeniden canlı müzik dinlemekten dolayı mutluluk duydum. Caz Festivali’nin 20. yılı kutlu olsun!


Setlist: Streets of New York - (geçiş) Empire State of Mind / Karma / You Don’t Know My Name / Tears Always Win / Listen to Your Heart / Like You’ll Never See Me Again / A Woman’s Worth / Diary /Un-Thinkable / Try Sleeping with a Broken Heart / Fallin /  Geçiş: You’re All I Need to Get By (Marvin Gaye cover) / When It’s All Over / Limitedless/ Unbreakable / Doesn’t Mean Anything / Brand New Me / Not Even the King / If I Ain’t Got You / No one // New Day / Girl on Fire / Learning the Blues (duet with Sinatra) / Empire State of Mind 

(Photo credit: Fotoğraflar, Mahmut Ceylan/ Emre Mollaoğlu'na aittir.)

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate