27 Ekim 2012 Cumartesi

Depeche Mode: "Harika Bir Rüya Gerçekleşti"


By on 09:25:00


© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 27 Ekim 2012


PARİS- Bu hafta Paris’te synthpop’un en büyüklerinden Depeche Mode ile bir araya geldik. Düzenledikleri basın toplantısında medyanın sorularını yanıtlayan grup, 2013’te yayınlanacak yeni stüdyo albümünün ardından çıkacağı dünya turnesini duyurdu. 17 Mayıs’ta Purple Concerts organizasyonuyla Küçükçiftlik Park’ta bir kez daha canlı dinleyeceğimiz Depeche Mode, 2009'da İstanbul konserini vokalist Dave Gahan'ın rahatsızlığı nedeniyle iptal etmişti.

Grubun iki üyesi Martin Gore (MG) ve Andy Fletcher ile (AF) basın toplantısının ertesi günü bir yuvarlak masa röportajı yapma olanağımız oldu.  Martin Gore, her zamanki gibi kibar, sakin ve biraz da çekingendi; Andy Fletcher ise sert görünümü, daha kalın ve yüksek tonda çıkan sesine karşın belli ki espri yapmayı seviyor. Gore'un "hayattaki en iyi arkadaşım" dediği Fletcher ile arasındaki uyum da gözden kaçacak gibi değil. (Basın toplantısında bazı önemli gördüğüm sorulara verdikleri yanıtları da bu röportajın arkasına ekleyeceğim.)

Ne yazık ki yuvarlak masa röportajı olduğundan her istediğimi soramadım. Bir otel odasında gerçekleşen konuşmamız kısa ama bol kahkahalıydı. Çıkışta Purple Concerts'tan Nadir Duman, "O kahkalar sizden mi geliyordu?" diye soruyordu.


-32 yıldır müzik yapıyorsunuz ve sürekli üretiyorsunuz. Eski şarkıların melodisini tekrarlamamayı nasıl başarıyorsunuz?

MG: Bazen bunu başaramazsınız. Yeni şarkıyı duydunuz. Onun da belli bir melodisi var. Yıllar geçtikçe yeni şeyler üretmek giderek daha zorlaşıyor. Bir aşamada kendinizi tekrarlamaya başlayacağınıza hiç inanmazsınız. Ama önemli olan, yaptığınız işte çok fazla miktarda öykünme (pastiş) olmaması.

-Yeni albümün kayıt aşamasında karşılaştığınız zorluklar nelerdi?

MG: Tek isteğimiz, bizi mutlu eden şeyi üretmeye çalışmak. Her projede yenilikler deniyoruz. Bu kez daha önce olmadığı kadar synthesizer kullandık. Stüdyoda her yerde devasa synthler vardı. Albümdeki seslerin büyük bir kısmı onlarla yaratıldı. Bu bizim için yeni bir süreç. Her şey bir anlamda kendiliğinden gelişiyordu.

-Çok uzun zamandır aynı grupta birliktesiniz. Kariyerinizde istediğiniz her şeyi gerçekleştirdiğinizi düşünüyor musunuz?

AF: İlk birkaç albümümüzden sonra kariyerimizde her şeyi gerçekleştirdiğimizi hissetmiştik. 30 yıl sonra hâlâ başarılı görülerek, burada oturup dünya turnemizi duyuracağımızı düşünmemiştik. Bu bizim için harika bir rüyanın gerçekleşmesi.

-Depeche Mode karanlık ama insanı kendine çeken şarkıları, büyük mekanlarla uyumlu bir soundla birleştirmeyi bilen bir grup. Konserleriniz her zaman çok enerjik. Sizce fark yaratan şey, mekanların boyutu mu, yoksa konser atmosferinde yaratılan hissin boyutu mu?

AF: Biliyorsunuz bugüne kadar oturma odalarında, barlarda, daha büyük barlarda, farklı büyüklükte salonlarda, stadyumlarda çaldık. Mekanın boyutunun çok fark yarattığını düşünmüyoruz.

MG: Bugüne kadar dinleyicilerimiz tarafından hep çok iyi karşılandık. Mekanın pek önemi olmadı.

-O zaman ben sizi daha ufak bir salonda görmeyi isterim. (Bu dileğim gülüşmelere yol açtı.

MG: Hayranlarımız kendilerini bütünüyle konsere kaptırıyor. Bunun en büyük nedeni Dave tabii. Dinleyici kitlesinin tümüyle bağlantı kuruyor. Konserlerde herkesin birlikte ellerini havaya kaldırıp salladığı anlar büyüleyici.

AF: Kariyerimizin ilk başlarında daha ufak salonlarda çaldık ama siz kaçırdınız. O günlerde her şey olağanüstüydü. Farklı ülkelere gidip, toplam 100 ya da 200 kişiden oluşan bir kitleye çalardık. Gençtik, çok heyecanlıydık...

-Eski hayranlarınız yaşlanırken yeni hayranlarınız oluşuyor. Yeni şarkıları yaparken bugünkü kuşağın beğenilerini göz önünde tutuyor musunuz? Çünkü bugünkü müzik 80’lerden farklı.

MG: Biz sadece hoşlandığımız müziği yapıyoruz. Bugünün müziğine uymaya çalışsak, işe nereden başlardık bilmiyorum.

AF: Günümüzde bir çok grup 80’lerin tarzını kullanıyor, soundlarını, görünüşlerini o dönemdekilere benzetmeye çalışıyor.

MG: Geçenlerde bana komik gelen bir yorum okudum. 80’lerin dirilişi, 80’lerden daha uzun sürdü diyordu. (Martin, bunu söyleyince büyük bir kahkaha koptu otel odasında.)

-Yeni albümün kaydı sırasında şarkı yazma tekniğinizde meydana gelen en olumlu değişiklik ne oldu? 

MG: Bu zor bir soru. Uzun bir zamandır şarkılarımın pozitif olduğunu söylüyorum.

-Ama karanlık bir yönü var. 

MG: Bu hep söyleniyor ama bence olumlu yönleri çok. Son albümü daha öncekilerle ilişkilendirmek istersem, oldukça farklı geliyor ama bazı şarkılarda Violator hissi, bazılarında ise Songs of Faith and Devotion hissi var. Bu sorunuzu yanıtlar mı bilmiyorum ama yeni albüm bu ikisinin bir karışımı.

-Bana göre karanlık her zaman olumsuz bir anlam içermek zorunda değil, olumlu bir karanlık da olabilir. Ben her zaman sizin kaleminizdeki mürekkebin siyah olduğunu düşündüm. Buna katılır mısınız? (Bu sorum Martin’i güldürdü.)

MG: Evet, katılırım. Karanlıktan daha iyi bir sözcük olarak, kalemden akan bir gerilim diyebilirim. Ancak şarkının sonuna gelene kadar bir yerde insanı canlandıran bir mesaj vardır.


*** BASIN TOPLANTISINDAN NOTLAR ***



İstanbul'dan kalkan Paris uçağı Charles de Gaulle Havaalanı'ndaki grev yüzünden gecikmeli hareket edince,  basın toplansıtına otele uğramadan bavullarla gitmek zorunda kaldık. Paris'te 150 yıllık La Gaite Lyrique adlı tarihi bir binada düzenlenen toplantıya ilgi büyüktü. Girişte bir grup DM hayranının nöbet tutmasına şaşırmadım; çünkü müzik dünyasında en sadık hayran kitlesine sahip gruplardan birisi DM.

Binaya adım atar atmaz grubun fotoğraf çekimi için birkaç dakika sonra basının karşısına çıkacağı anons edildi. Kalabalığın içinde kendime bir yer bulup bir iki kare çekmeyi başardım ve hemen toplantının yapılacağı salona girdim. Paris'e beraber gittiğimiz gazeteci arkadaşları kaybetmiştim, 3. sırada bir yer bulup oturdum.

Soru-cevap kısmına geçmeden önce Depeche Mode'un yeni albümünde yer alan bir şarkı eşliğinde çekilen siyah beyaz bir video izletildi. Grubun albümü kaydederken stüdyoda geçirdiği zaman hakkında bir fikir de veriyordu video. Benim anladığım kadarıyla, çok keyifli bir kayıt süreci yaşanmış. Şarkı hakkında ilk izlenimime göre, syhthesizer soundu kulağa çok güçlü geliyordu. Beni duyar duymaz çarpmadı ama dinledikçe daha çok oturan şarkılardan diyebilirim.




Bir kısmı Fransız basınından olmak üzere, Avrupa'nın farklı ülkelerinden gazeteciler gelmişti. Ama DM, hayranlarını da ihmal etmemiş, basın toplantısına hayranları temsilen katılımcılar da alınmıştı ve onlar da soru yöneltebildi. Türkiye'den de Depeche Mode Fan Kulüp adına Ozan Kaçar bir soru sordu. Onca insan içinde soru yöneltmeyi başarmaları, ayrıca üç üyelerinin masraflarını kendilerinin karşılayarak toplantıya gelmesi, grubun müziğine karşı duydukları heyecanı hiç kaybetmemeleri takdire layık. 2000 yılında Urcun Bolkan'ın inisiyatifiyle başlayan Depeche Mode Türkiye Fan Kulübü'nü buradan tebrik ederim.

Yarım saat süren basın toplantısında grup üyeleri çok rahatlamış ve neşeli görünüyordu. Konuşurken aralarındaki diyalog, grup içinde işlerin oldukça iyi olduğunu düşündürdü bana. Belli ki albümden de gayet memnunlar. Mayıs ayında her şey yolunda giderse güzel bir konser bizi bekliyor.

Basın toplantısı sırasında sorulan sorulardan önemli bulduklarımı aşağıya aldım.

32 yıldır aynı grupta birliktesiniz. Zaman içinde grup üyeleri arasındaki ilişkinin değişimi ve bunun müziğinize ve özellikle bu albüme etkileri nasıl gelişti?

Andy: Bu tür zor sorular yönetilmemesi gerekiyordu.

Dave: Bu çok karışık bir konu. Basit bir yanıtı yok.

Andy: En favori rengim mavi.

Martin: Hiç değişmedi. Açık ki artık daha yaşlıyız. Kimse gülmedi buna. (Not: Martin Gore bunu deyince herkes güldü.) Birbirimizin zayıflıklarını daha iyi tanıyoruz ve çok daha iyi anlaşıyoruz. Dave geçen albüm için birkaç şarkı yazmıştı. Bu defa daha fazla katkıda bulundu. 5 şarkının ve 1’inin yarısının sözlerini yazdı.

Dave: Yıllar içinde inişler ve çıkışlar çok oldu, hepsi belgelenmiş durumda zaten. Herhangi biriyle 32 yıl boyunca herhangi bir ilişki sürdürdüğünüzde bunlar olur. Ama gücümüzü her zaman müzikten, performanslardan, müziğimizi dinleyip bizimle büyüyen hayranlardan aldık. Hayatımızın yarısından uzun bir zamandır bir arada kalıp hala müzik yapabilmek gerçekten muhteşem. Bundan daha fazla ne istenebilir. Martin 40 yıldır şarkı yazıyor, bazıları kaydedilmedi bile. 

Dave Gahan, şarkıları söylerken yansıttığınız enerji, duygu çok etkileyici. Bunu konserlerde yapmak belki biraz daha kolay. Çünkü önünüzde size heyecan veren dev bir kitle oluyor ama aynısını stüdyoda nasıl başarıyorsunuz? 

Dave: Güzel bir soru bu. İkisi çok farklı ama yıllar geçtikçe stüdyodayken kendimi bir şekilde sahnedeki yerime koymayı başardım.

Martin: Biz tezahürat yapıyoruz.

Dave: Evet, bazen konserlerden bile daha çok ses çıkıyor. Bu bana cesaret veriyor ve stüdyoda kendimi rahat hissediyorum. Canlı performanslarda şarkı söylemeyi çok seviyorum. Stüdyoda bütün o büyüleyici konserleri hayal edip kendimi orada düşünmek benim için kolay oluyor.


Sorum Dave Gahan'a. Yeni albümde yazdığınız şarkı var mı? Bu yöndeki katkınız hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Dave: Evet, katkım oldu. Martin bu albüm için çok sayıda şarkı yazdı. 20 kadarını albüm için kaydettik. Elimizde demo şarkılar olduğunda bunların gelişimi bir süreç, stüdyoda yapımcı, ses mühendisi de o sürece dahil oluyor. Bu defa Christopher Berg yapımcı olarak stüdyoda bize katıldı. Bu süreç sonunda şarkılar gerçekten değişebiliyor. Bunu seviyorum. Sonuçta ortaya çıkan şey Depeche Mode şarkısı oluyor.  

Toplantının başında izlediğimiz video için tebrikler. Çok eğlenceli ve heyecanlı görünüyor. Stüdyoda geçirdiğiniz zamanla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Martin: Kayıt yapmak her zaman büyük bir zevk. Bizim için hep böyle oldu. Özellikle son 2 ya da 3 albümün turnesi sırasında çok eğlendik. Ben Hillier ve onun ekibi ile çalışmak çok güzel bir atmosfer yaratıyor. Sevdiğimiz bir işi yapıyoruz. Hala müzik yapabilmek bir mucize. Bundan dolayı müteşekkirim.

Metallica’nın yaptığı gibi orkestra eşliğinde klasik şarkılarınızı çalmayı düşünür müsünüz?

Martin: Bunu yapmak tabii kesinlikle olanaklı ama biz muhtemelen yapmayız.

Günümüzde müzik sektörü birçok değişikliğe uğradı. Kendinizi bu sektörde nerede görüyorsunuz? 

Martin: Şanslıyız ki, biz asla hiçbir yere uymuyoruz. Çok sadık bir hayran kitlesine sahip olduğumuz için de talihliyiz. Çünkü müzik sektörü genel anlamda bir devlet gibi. Yaptığımız işe hala büyük ilgi gösterildiği için çok mutluyuz. 

Bugüne kadar hayal ettiğiniz şarkıyı yazabildiniz mi?

Martin: Yıllardır çok sayıda şarkı kaydettik. Bunların arasından yazmayı başardığım nihai şarkıyı seçebilir miyim bilmiyorum ama yeni albümden çok memnunum. 3-4 tanesi bugüne kadar yaptıklarımızın en iyilerinden.

Dave: Yeni albümde Martin’in yazdığı birkaç şarkı da benim söylemekten dolayı en heyecan duyduklarım arasında.

Bunca yıl sonra sahnede iyi bir konser gerçekleştirmek için düşünceleriniz neler ya da yıllar sonra hala performans sırasında aynı şeyleri yapmaktan mı hoşlanıyorsunuz?

Martin: Kişisel olarak benim için çok şey değişti. Çünkü eskiden sürekli sarhoştum. Son 2 turnede çok zevk aldım ve gerçekten sahnede olmanın ne demek olduğunu hissettim.

Dave: Benim için de aynı. Değişti. Benim de Martin gibi benzer deneyimlerim oldu. Performans sırasında her şeyinizi ortaya koyuyorsunuz. Dinleyiciler ile kurulan ilişki gerçekten tamamen saf. Turnenin sonunda bir anlamda hoşça kalın demenin ne kadar zor olduğunu söylerim. Canlı performans çok duygusal bir şey.

Christian Eigner ve Peter Gordeno yine bu turnede de sizinle olacak mı? 
Sahnede nasıl bir düzenleme olacak?

Andy: Christian and Peter turnede bizimle olacak. Yine fantastik bir sahne tasarımı için çalışmalar devam ediyor.

Dave: Anton Corbijn bu konuyla ilgileniyor.

Bunca yıl sonra şarkılar için ilhamı nereden buluyorsunuz? 

Martin: Bu çok garip bir süreç. Bazen bir hippie gibi oluyor, bazen de evrensel bir adam rolünden faydalanıyorsunuz. 

Albümün adı belli değil dediniz ama yayınlanacağı tarih ve plak şirketi belli mi?

Andy: Hayır. 

Dave: Daniel Miller aramızda. O hala bizimle ve biz de kendisine hala çok güveniyoruz.


(Not: Röportajın sonunda birlikte fotoğraf çektirdikten sonra İstanbul'da Kontra Records'tan aldığım "Music for the Masses" plağımı da imzalattım. Hayranlar ve imzaları merak edenler için fotoğrafı buraya koyuyorum. )



(Fotoğraflar bana aittir.)

http://cumhuriyet.com.tr/?hn=374346
-

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate