11 Ekim 2009 Pazar

Küresel Korporatokrasiye Karşı Rock


By on 12:52:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/ 10 Ekim 2009

Alternatif rock grubu Muse, yeni yayımladığı albümüyle son günlerde yine bütün dünyada müzik basınının gözdesi.

İngiliz grubun Türkiye'de de önemli bir dinleyici kitlesi var. 2006 yılında Rock’n Coke’taki performansları öylesine etkileyiciydi ki, müzikseverler bir kez daha hayran olmuştu gruba...

Muse'u o konserde canlı dinleme şansını yakalayan herkes gibi, ben de yeni albüm "The Resistance"ı heyecanla bekliyordum. "Acaba bir önceki albümleri Black Holes and Revelations kadar iyi bir albüm yapabilecekler mi?" diye merak ediyordum.

Gereken yanıtı "The Resistance" verdi: Üç yıl aradan sonra muhteşem bir dönüş yaptı Muse! Senfonik rock, disko ve glam rock'ın çok başarılı bir şekilde birleştirildiği yeni albüm, Muse'un beşinci stüdyo çalışması.

Aslında bu, grubun farklı türleri buluşturduğu ilk çalışma değil. Değişik etkilere açık olmaktan hoşlanan bir grup Muse. “Black Holes and Revelations”da, Balkanlar ve Ortadoğu etkisi vardı. Yeni albümde, buna ek olarak, klasik müzik etkisi ön plana çıkıyor.

Grubun beyni Matt Bellamy’nin (vokalist/ gitarist/ piyanist), uzun bir süredir klasik müzikle ilgilendiğini biliyoruz. Shostakovich, Philip Grass, Richard Strauss, Chopin ve Saint-Saens gibi müzisyenlerin “The Resistance”a ilham kaynağı olmasının ardında da onun olduğu anlaşılıyor.

QUEEN'E SAYGILAR...

Söz konusu Muse olunca, “The Resistance” (direniş) adını taşıyan bir albümün politik temalı olduğunu tahmin etmek zor değil. Çünkü başta Bellamy olmak üzere Muse üyeleri, dünyada olup biten politik olaylara karşı oldukça duyarlı.

11 Eylül’ün Amerika’nın içindeki güçler tarafından planlandığını söyleyen de, İngiltere’deki parlamenter sistemin çağdışı kaldığını ve ülkede artık demokrasi olmadığını savunan da Matt Bellamy...

Bu yeni albüme ismini veren direnişin iki boyutu olduğunu söylüyor Bellamy. Birincisi, bütün hükümetlerden daha güçlü hale gelen dev şirketlere, yani küresel korporatokrasiye karşı bir direnişten söz ediliyor.

İkinci boyutu ise, Gandhi tarzı barışçıl bir direnişi işaret ediyor. Bu görüşe göre, farklı dinler ve politik görüşler arasındaki sınır, sevgi sayesinde aşılacak ve bir noktada, inançların insanları tanımlamadığı anlaşılacak... Umarım bu dileğinde haklı çıkar Muse...

Albümün en vurucu şarkısı “United States of Eurasia-Collateral Damage” da, küresel korporatokrasiyi konu alıyor. Çok uluslu holdinglerin dünyanın yönetimini ele geçirişi, yaklaşık 6 dakika süren parçada mükemmel bir müzikal uyumla anlatılıyor.

Rock tarihinin unutulmaz gruplarından Queen’in “Bohemian Rhapsody” ve “We Are the Champions” adlı parçalarından esintilerle başlayan şarkı, önce Ortadoğu tınıları ile kaynaşıp, en sonunda da Chopin’in “Nocturne” başlıklı eseri ile sona eriyor.

Muse üyeleri, belli ki bu şarkıyla Queen’e saygı sunmak istemiş. Ne de olsa, klasik müzikle rock’ı onlardan çok önce buluşturup tarihe geçen Queen’di...

12 DAKİKALIK SENFONİK ROCK

Bazı rock dinleyicilerinin yakınmasına yol açacak olsa da, albümde cesaretli adımlar atmış Muse. Örneğin, albümün kapanışını, tamamı 12 dakika süren, space rock türünde “Exogenesis” adı verilen bir senfonik üçleme ile yapmışlar.

Rachmaninov, Richard Strauss, Chopin ve Pink Floyd’dan esinlenip gitarla buluşan bu Muse senfonisi, kanımca albümün en şaşırtıcı kısmı. Senfoninin arkasında yatan konsept ise, ürkütücü ama ilginç: İnsanlığın yok olmaya başladığı bir gezegende, tüm umutlar, başka bir gezegende yaşam kurma çalışmalarını sürdüren astronotlara bağlanmış...

İçinde yaşadığı dünyayı hızla yok eden insanlara çok ağır bir uyarı gönderiyor Muse. Ve bunu öylesine güzel bir melodi ile yapıyor ki, o korkutucu gerçeği aklınıza kazıyor...

Albüm hakkındaki ilginç bir bilgi de, “MK Ultra” adlı şarkıyla ilgili... Sert gitarlarla dikkat çeken bu parça, 1950’li ve 60’lı yıllarda insan hafızasının kontrolü üzerine yürütülen CIA projesi “MK-Ultra”yı konu ediyor.

Kimilerine göre fazla politik bir albüm olmuş “The Resistance”... Burada “Müzik dünyayı değiştirir mi değiştiremez mi?” tartışmasına girmek için fazla yerim yok. Ama şunu söylemek isterim ki; müzik, belki dünyayı tümüyle değiştiremez ama fark yaratabilir...

Şanslıyız ki, Muse üyeleri gibi sahip olduğu yeteneği dünyada fark yaratmak için kullanan müzisyenler var...

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate